• BIST 9883.64
  • Altın 2954.659
  • Dolar 34.7445
  • Euro 36.5021
  • İzmir 10 °C

Uyanıklık Bir Noktaya Kadar

Yaşar Eyice

UYANIKLIK BİR NOKTAYA KADAR

Yaşar EYİCE / Yeni Vizyon Gazetesi

*- Bazısı kurnaz tilki oluyor!

Bir zamanlar yine Mazhar- Fuat- Özkan’dan esinlenerek,  ‘Sen neymişsin be Ağabey!’ diye yazmış, İzmir Ticaret Odası Başkanı’na seslenmiştim.
Ekrem Demirtaş duruyor duruyor, yine ortaya çıkıyor.
Uzun bir aradan sonra yine gündem oldu...
Bazen sanki Hükümet sözcüsü oluyor!
Döviz üzerinden kira alanlara sesleniyor, ‘Bu olmaz, siz de Türk Lirasına dönün!’ diyor...
İşin kolayına kaçıyor.
Diğer başkanlar gibi elini taşın altına koymuyor.
Tüm Türkiye ‘Döviz aldı başını gidiyor, buna çare bulunsun!’ diye feryat ederken,  dediğim gibi işin kolayını bulup, ‘Artık ödemeler Türk Lirası ile olsun!’ diyor...
Ona bir yol göstereyim;
Rusya’da tüm alışveriş ve ödemeler Ruble ile oluyor.
Ne dolar, ne avro geçerli...
Döviz bozdurma işlemleri ise belli noktalarda ve bankalarda oluyor.
Otellerde bile imkânsız...
Çünkü ağır cezaları var.
Bu da yasa ile olur...
Hükümet bir saat içinde alacağı kararla bunu yasallaştırır ve duyurusunu yapar.
Zaten Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip de, Başbakan Binali Yıldırım da senden önce, ‘AVM’ler kirayı Türk Lirası olarak alsın!’ demediler mi?
Papağan gibi tekrarlamaya ne gerek var...
Ama dostlar alışverişte görsün mantığı ile söylenmişse diyecek bir lafım olamaz.

*- Asıl sorun caddelerde

Uzağa değil Alsancak’a doğru bir yürüyüş yapsanız, kepenk indirmiş onca mağaza görürsünüz.
Neden?
Olağanüstü yüksek kiralardan mı?
Yoksa, alım gücü azıldığından mı?
Ya da pahalılıktan mı?
Neden?
İşte bunun araştırılması yapılmalı...
Ticaret Sicili bir noktada elinde...
Tam karşındaki binaya git, kepenk indirenlere sor, ‘Neden?’ diye...
Ve de sonuçlarını açıkla, Hükümet yetkililerine yardımcı ol böylece...
Yoksa aynı sözleri tekrarlamak kimseye bir fayda getirmez...
Doğruyu bulmak için yanlışı bilmemiz gerekiyor...

*- Ben de söylerim!

Sanıyorum ilk yazanlardan biri de benim...
Türk Hava Yolları’nın bazı uçaklarını kiraya vereceğini...
En şaşalı günlerinde belirtmiştim;
THY’de yolculuk yapanların çoğu Devlet Memuru tüm ödemeleri de devlet tarafından yapılıyor, diye dikkat da çekmiştim.
Ya da şirketlerin yöneticileri, ucuz hava yollarını tercih etmediklerini, çünkü ödemeyi ceplerinden yapmadıklarını da örnekleriyle yazmıştım.
Başkaları nedense bunu hep görmezden geliyor!
Neden?
Çünkü iş menfaate dayanıyor...
Ücretsiz seyahatten tutun da davetlere kadar uzanıyor, beraberlik...
Şimdi yine beyefendi beyanat vermiş:
‘THY tarafından hangarlara çekilen 30 uçaktan 5’i İzmir’den Avrupa’ya uçsun!’ diye...
Bir ara da tekneler için liman yapılsın falan demişti...
Bu arada anımsadım, hani bir zamanlar birçok İzmirliden toplanan paralarla bir uçak şirketi kurulmuş, bir iki uçak bile alınmış, seferlere başlanmıştı.
Bu İzmir Havayolları şirketi ne oldu?
Battı mı, batırıldı mı?
Yoksa büyük kazançlarla, ortakların da memnuniyeti ile bir başka şirkete mi devredildi?
Kimlerin imzaları vardı?
Yasa açık;
Yönetici; Basiretli tüccar gibi davranmalıdır.
Aksi halde mahkemelerde hesabını verir...
Bazılarının daha fazla canlarını sıkmamak için en iyisi mi, size ‘Peki peki anladık’ şarkı sözünden birkaç cümlesini anımsatarak, keyfini çıkarmanızı sağlayayım:

*- Çevremizde çok var!

Peki peki anladık,
Herşeyden sen anlarsın,
Herşeyi sen bilirsin,
En güzel gurubu sen kurdun,
En güzel ritmi sen buldun,
En iyi dalgıç sensin,
En güzel filmi sen çektin,
En güzel sen bakarsın,
İlk önce sen başlattın,
En uzağa sen gittin,
En güzel sen gülersin,
En güzel sen söversin
En güzel kızı sen kaptın
En güzel şarkıyı sen yazdın,
Sen neymişsin be abi!
Peki peki anladık,
Her şeyden sen anlarsın
Peki peki anladık
Her şeyi sen bilirsin!’

*- Dilin kemiği yok!

Bu arada anımsadım:
Her şeyi bilen Hazret, bir ara ‘Aziz’i Avrupa’ya ilk götüren de benim!’ demişti...
Belki unutmuştur ama, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu da, aynen eski Milletvekili Rifat Sait’e oduğu gibi, ‘Haddini bil!’ diyerek rest çekmişti.
Sonra seçimlerden Aziz Kocaoğlu oylarını arttırarak çıkınca,  o zamanki Meclis Başkanı, şimdi AKP Milletvekili Necip Kalkan araya girerek, buzların erimesini sağlamıştı.
Umarım herkes haddini bilir ve sadece kendi görevini yerine getirir.
Her şey burnunu sokmaz...

*- Beylik lafları duyacağız!

3 Aralık Dünya Engelliler günü.
Bu gün kutlanacak bir gün değil, sorunlara dikkat çekilmesi gereken bir gün.
Sadece sorunlar değil, başarı öyküleri ve yaşanılan güzelliklerde anlatılmalı.
Örneğin bugün engelli esnaf varsa ki vardır, bunlar bulunmalı, hatırları sorulmalı...
Ya da belli kişiler değil İTO’nun esnaftan topladığı aidatatlarla bunlar seyahate götürülmeli...
Bugün yine açıklamalar okuyacağız...
Engellinin aciz olduğunu vurgulayacaklar, çoğunlukla...
Ama bu doğdu bir yaklaşım değil, bunu da bilmiyorlar...
Evet, bakıma muhtaç olan ve Devletin desteğiyle bakılan kişiler var, aileleri yanında, ya da Devlet ve Özel Kurumlarda.
Yalnız tüm engellileri bakıma muhtaçmış gibi göstermek haksızlık olur. Gerekli Eğitim ve Rehabilitasyon çalışmaları yapıldıktan sonra fırsat eşitliği sağlandıktan sonra toplumda farklı Engel gruplarından başarılı olanları da unutmamalıyız.
Bir hedefiniz varsa; koşa koşa, sürüne sürüne de olsa o hedefinize ulaşırsınız.
Gideceği limanı bilmeyen gemiye hiç bir rüzgâr yardımcı olamaz.
Görme engelli bakanlar, milletvekilleri yazarlar var.
Herkesin bildiği, ‘Benim sadık yarim kara topraktır’ , ‘Dostlar beni hatırlasın!’, ‘Uzun ince bir yoldayım!’ diye gönüllerimizi fetheden Aşık Veyselimiz var.
Bunları görmeyip sadece engellileri istismar eden kişilere bakarak yolda bir engellinin eline para sıkıştırmak hiç hoş değil.
Haberlerin veriliş biçimine de, engelliler gibi benim itirazım var.
Verile müzik; Bülent Ersoy’un yüzünü göremem sesini duyamam... Görmemesine rağmen, kör olduğu halde oruç tutuyor.
Fedekar eş görmeyenlere bakıyor gibi, aciz gösteren haberler, yapılacağına yapılmasın daha iyi...

*- Kulak vermeliyiz!

Engelli bireylerden Salih Arıkan bunları söylüyor ve şunları anlatıyor:
‘Ben işe gidip gelirken, bir dönerci var!
Adam geçerken, ‘Ellerde talih bizde kör Salih!’ diye laf atıyor.
Sokakta her türlü adam var.
Bizim istediğimiz en azından kolumuzdan asılıp habersizce yaklaşmasınlar yardım isteyip istemediğimizi sorabilirler.
Uzaktan kendilerine göre sağa sola diye yol tarifi yapmasınlar.
Sonra, ‘Yanlış gidiyorsun!’ diye bize fırça atmasınlar.
Yolda yürürken zorla tutup sarı çizginin üzerine kucaklayıp koymasınlar. Bende kiloluyum adamın beli açılır.
Hiç utanmıyorlar!
Geçen bir kadın sarılmış zorla sarı çizgiye bırakmaya çalışıyor beni. Gerçi engellileri ‘cinsiyetsiz’ olarak görüyorlar.
Buda ayrı bir konu.
Yolun ortasına araba bırakmasınlar.
Kaldırımları masa sandalye tabelalar marabalarla işgal etmesinler.
Biz farklı bir şey istemiyoruz.
Politikalar oluşturulurken bizi de gözardı etmeyin.
Şu Resim işlerini oturtamadık.
Adam sosyal medyadan, yada Watsapdan resim gönderiyor.
Kaç kez dedik; altına not yazın.
Size böyle bir davranışta bulunulsa, kendinizi önemli  mi hissedersiniz önemsiz mi?
Aman gözünüzü kapatıp körleri anlamaya çalıştığınızı iddia etmeyin. Tekerlekli sandalyeye oturup empati numarası yapmayın.
Ben bu tarz çalışmaların engellilerden kaçma çabası olarak görüyorum. Engellilerin içine hiç katılmayacaksın.
Kapat gözlerini ben sizi anlıyorum.
Engellilerin içine gelirseniz üzülürsünüz değil mi?
Biz bir arada olur birbirimizi ötekileştirmezsek ancak bazı şeyler değişir.’
Vesselam Salih Arıkan’a hak veriyorum...
İstekleri ağızlarından şöyle;
‘Kitabımı Sesli İstiyorum!
Toplu ulaşımda, sesli uyarı sistemi, istiyorum
Kaldırımları geri istiyoruz!’

***-

GÜNCEL

Tecavüz meşrulaştırılamaz!

Bir okuyucum,  ‘yaygınlaştırmanız ricasıyla...’ diyerek şunları yazmış:
‘Erkek egemen zihniyet, kadınlarda rıza aramadığı gibi, hayvanları da kendine mal ediyor, işkence ediyor, tecavüz ediyor, öldürüyor!
Tecavüz ve şiddete sistemli bir şekilde maruz kalan hayvanların haklarının en az insanların hakları kadar meydanlarda yer bulmasını arzuluyoruz.
Tecavüz kültürünün topyekun inşasını, insan-hayvan el ele topyekun devireceğimize inanıyoruz.
Her gün hayvan kıyım hanelerinde yapılan katliamlar, derilerini yüzmek, sütlerini kullanmak için yapılan işkenceler ve tecritler, insan olmayan hayvanların uğradığı psikoloji, fiziksel ve cinsel tüm şiddet pratikleri; ataerkil ve türcü bu tecavüz kültüründen beslenmektedir.

*- Mümkün mü?

Hayvan tecavüzcülerine iyi hal indirimi isteyen, 12 yaşındaki çocuğun cinsel ve psikolojik istismara rızası olabileceğini tartışanları hazmetmiyoruz.
Bazılarının cinsel istismarı aklama girişimlerini tanımıyoruz.
Hayvana, insana ve doğaya yönelik asimile politikalarını reddediyoruz.
Hayvanların şu an için bedenleri hakkında verilen kararlara ses çıkaramayacağını düşündüğümüzden, bir hayvanın çıkaramayacağı ses olmaya, sokağa çıkmaya, açık çağrımızdır.
Tüm tecavüzlere karşı direniş; insana, hayvana, yeryüzüne özgürlük!’
‘Tecavüz meşrulaştırılamaz,  tecavüze sessiz kalma!’ diyenler, 3 Aralık Cumartesi günü saat 19:00’da Kadıköy’de basın açıklaması yapacaklar.

*-  Gazeteci- Yazar İsmail Saymaz söyleşisi

Maden Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi olarak Dünya Madenciler Günü etkinlikleri kapsamında 3 Aralık 2016 Cumartesi günü Gazeteci Yazar İsmail Saymaz‘ın yeni kitabı ‘Fıtrat; İş Kazası Değil, Cinayet’ üzerine söyleşi düzenledi.

*- Kitabın tanıtımından;

‘Türkiye’nin son otuz yıldır geçirdiği iktisadi dönüşüm, tüm çıplaklığıyla işçi ölümlerinde çıkar karşımıza.
Kimi zaman maliyet hesabıyla kimi zaman kadere havale edilerek ulaşılan sonuç, işçilerin hayatlarının devlet ve özel sektör tarafından önemsenmediği, güvencesizlik, ihmal ve umursamazlığın kol gezdiği bir ‘ölüm yolculuğu’dur.
Tekstil, inşaat, maden, enerji, tersane işçilerinin hızlanarak artan ölümleri iş kazası değil, cinayet hükmüyle anılıyor bu nedenle.
Gazeteci İsmail Saymaz, bu cinayet mahallerine dönüp bir kez daha bakıyor, cinayetin delillerinin izini sürüyor Fıtrat`ta…’

***-
GICIK

*- Kendini ulaşılmaz dağlarda kar sananlar, bir gün çamurlu su olarak ayaklar altına sızarlar.
*- Erkeğin vedası ‘devrim’ gibidir, yenilikleri getirir. Kadının vedası ‘darbe’ gibidir. Her şeyi bitirir.
*- Sen! Benim seni nasıl sevdiğimi bir başkasını sevdiğinde değil, bir daha böyle sevilmediğinde anlayacaksın!
*- Ben isterim ki; bulutlar ağlasın, çocuklar ağlamasın! Hiçbiri öksüzlük, yetimlik duymasın. Ben isterim ki; yangınlar sönsün, umutlar sönmesin. Erişsin her meyve kendi çağında. Yüreklere acı söz değmesin...
*- Acı dediğin evrensel olmalı... Bir çocuğun eline diken batsa bütün dünya duymalı...
*- İçimden geçenlerle, yaşadıklarım hiç tanışmadılar bile... Ve ben; tanışmamış iki hayal arasında fazlasıyla yoruldum...
*- Kendine ağır geleni başkasına yapma!
*- Turgut Uluhan yazmış: Kimseden utanacak bir yüz taşımıyorum. Başımı öne eğecek bir yüz taşımıyorum. İçi sevgi dolu bir yüreğim var. Kimseye verilecek bir hesabım yok!
*- Ne güzel demişler: Yaşamak direnmektir. Sevmek ise güvenmektir.

 

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2004 | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0 232 616 28 78 Faks : 0 232 616 28 78