27 Kasım 2024
  • İzmir15°C

TÜRKİYE'DE GAZETECİ OLMAK...

Hasan Eser / Ege Hakimiyet Gazetesi Başyazarı / Foça / Aliağa Haber / Ege Hakimiyet Gazetesi / Demokrat Foça Gazetesi / Günaydın Ege / Alfa Tivi

Türkiye'de Gazeteci Olmak...

20 Eylül 2014 Cumartesi 21:58

TÜRKİYE'DE GAZETECİ OLMAK... 
 
Hasan Eser /  Ege Hakimiyet Gazetesi 
 
Takımı mağlup olan taraftar muhabire saldırır. Özellikle de maç sonrası canlı yayın arabaları taşlanır. En son örneği geçtiğimiz günlerde Kanal 35’in başına geldi. 
 
Vatandaş alkollüdür, otomobili ile kaza yapar.Kaza sonrası sebep olduğu trafik terörüne, kendisine veya başkalarına ne kadar zarar verdiğine bakmaz!
 
O ilk iş olarak;“Sen kim oluyorsun, sen benim kim olduğumu biliyor musun? Bak sana çekme diyorum..Sonra pişman olursun” diyerek, görevini yapan muhabiri tehdit eder, bununla da kalmaz sözlü ve fiziki bir şekilde saldırır.Yani hem suçludur hem de güçlü…
 
Vatandaş yüz kızartıcı her hangi bir suçtan yakalanır.Polis veya Jandarma nezaretinde mahkeme’ye çıkarılır.
 
Cezaevi’ne gönderilmek üzere Adliye çıkışında kendisini görüntüleyen muhabirlere sin kaflı küfürler savurur.Bununla da yetinmez üzerine; “Seninle elbet bir gün görüşeceğiz” diyerek, tehdit eder.
 
Sen her haltı ye… Başkalarının malına, namusuna tecavüz et, yaparken utanma ama gazete’ye televizyona çıkmaktan utan… 
 
Üzgünüm ama artık çok geç… Zira sen onu o suçu işlemeden önce düşünecektin Adliye çıkışında değil… 
 
Muhabirler bazen de bazı siyasetçilerin hedefindedir.Aleyhte haber yapan muhabir siyasetçinin gözünde artık potansiyel düşmandır.
 
İlk iş olarak muhabirin çalıştığı kurumda ki üst düzey yöneticilerle iletişim kurulur.
Kuruma reklam desteği teklif edilir.Kurum kaypaksa kabul eder ve muhabirini uyarır.
 
Kurum yapılan haberin ve muhabirin arkasında dimdik duruyorsa, siyasetçi B planına geçer. Etkili olduğu çevrede; kuruma reklam veren şirketlere ültimatom gönderir. 
 
Akabinde; muhabirin yakınları arasında belediye vs gibi kurumlarda çalışan akrabasının olup olmadığı araştırılır.Yine muhabirin yakınları arasında ticari işletmesi olan akrabaları tespit edilir.
 
Aleyhte haber çıkmaya devam ettiği taktirde Zabıta yada Maliye devreye girer. 
 
Her şeye rağmen muhabir akıllanmıyorsa; Osmanlı Devlet adamlarından Ziya Paşa’nın o meşhur beyit’i tecelli eder; Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir, tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir.
 
Vatandaş ünlüdür.Ünlü olunca da magazin muhabirlerinin objektifine takılır. Bir çok ünlümüz muhabirlerden rahatsız olur.
 
Sadece ekmeğinin peşinde olan muhabirin kamerasına, fotograf makinesine zarar verir. İşini yapmaya çalışan muhabire müdahalede bulunur, azarlar ve hakaret eder.
 
Amma ve lakin Allah’ın sopası yok ki gökten indirsin… 
 
Tek şarkı ile çıkış yakalayan, 2 dizide rol alınca kendisini dünya starı gibi görmeye başlayan ünlüler, gündemden düştüğünde; gazetecilerin kendisini haber yapması için adeta deli divane olur.
 
Hatta sadece haber olmak için marjinal davranışlarda bulunurlar. Mizansen hikayelerde başrol oynarlar, “Kıroyum ama para bende” diyen ağabeylerimize uzatmalı sevgili bile olurlar. 
 
Konu konuyu açıyor. Foçalılar hatırlayacaktır. Bundan birkaç yıl önce Türkiye’nin en önemli sanatçılarından biri İlçemiz Foça’ya gelmişti. Yanına gittim ve şöyle dedim: “Ağabey ben paparazzi filan değilim.. Bizim Foça’da siyah beyaz bir gazetemiz var. Eğer müsaade buyurursan sizi gazetemizin sayfalarına taşımaktan şeref duyarız” 
 
Ne cevap verse beğenirsiniz? Yanıt: Şerefine sokayım… Sonrası malumunuz; karşılıklı arbede… 
 
Elbet tüm ünlüleri aynı kefeye koymak mümkün değildir. Ünlü olupta insan evladı olanlarda var. 
 
Birkaç yıl önceydi; Kurtlar Vadisi’nde bir zamanlar Şahin Ağa karakterine can veren ünlü oyuncu Turgay Tanülkü, Foça’da karşıma çıktı. 
 
Mütevazi bir mekanda yemek yiyordu.Yanına gittim.. kendimi tanıttım.. kendisiyle mülakat yapmak istediğimi söyledim… 
 
Ben, Engin Günaydın’da, Halit Ergenç’te, İbrahim Tatlıses’te, Ata Demirer’de yaşadığım gibi ret edileceğimi düşünürken… 
 
Turgay baba; “O dediğin olmaz Hasan kardeş” dedi ve ekledi: “Oğlum önce otur karnın açsa bir şeyler ikram edelim sana, en azından çayımızı kahvemizi iç… Senin istediğin röportaj olsun.. röportaj kolay evlat.” 
 
Doğrusu hiç beklemiyordum ve çok şaşırdım… Davete icabet gerekirdi… oturdum masasına… 
 
Dünya iyisi hoş sohbet bir insan olan Turgay Tanülkü’yü tanıyınca insanın içinden geliyor ona BABA demek…
 
Bu anımı neden anlattım? Turgay baba bana şimdi haber göndersin, “Hasan dardayım yetiş” desin ben iki elim kanda olsa yanına gider, elimden ne geliyorsa yaparım onun için…
 
Sözün özü: Mütevazi olmak her daim insana çok şey kazandırır. Bizler bu dünyadan göç ederken yanımızda sadece dostluğu ve aşkı götürebileceğiz. Zira önemli olanda geride hoş bir seda bırakabilmek değil mi?
 
Kaldı ki KİBİR bir insana ne Allah katında, nede şu fani dünyada hiçbir şey kazandırmaz. 
 
Kibirli insanlara gösterebileceğimiz en güzel örnek ise; Kanuni Sultan Süleyman’ın Mohaç zaferi sonrası kibirini yenmek için boş mezara girip saatlerce içinde yatmasıdır. 
 
Neyse, ne anlatıyorduk nereye geldik... Velhasıl kelam zordur bu ülkede gazeteci olmak… 
Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.