RAHATLARI BİRAZ KAÇACAK AMA...
Yaşar Eyice
22 Ekim 2016 Cumartesi 09:53
Kolay değil ama...
Yaşar Eyice / Yeni Vizyon Gazetesi
Hadi bakalım görelim!
Evi sokak olana, karnı aç olana, kimsesiz olana, yetim olana, işi zor olana, geçim sıkıntısı olana, huzursuz olana, sağlıksız olana, yatakta hatsa olana, içi acı dolana, eli darda olana, gönlü yarda olana, yolda susuz kalana yardım etmek boynumuzun borcu olmalı...
Sabah kalktığımda ilk aklıma gelen bunlar oldu.
Sanıyorum, yardım isteyenler, yardıma ihtiyacı olanlar daha çoktur.
Cuma sabahı uyandığımda aklımdan bunlar geçti.
Anımsamama neden de, herhalde Murat Eştürk ve Kaya Çelikkanat isimli okuyucularımın ‘Hayırlı’ saydığımız Cuma günü yüzde 90’ı Müslüman sayılan ülkemizde Diyanet ve camilerimiz vasıtasıyla başlatmak istediği kampanya...
Kampanyanın amacı, 85 bine yaklaşan her cami imamı ile cemaatinin bir yoksulun ihtiyaçlarını karşılaması ve bir öğrenciyi Devlet okullarında üniversite eğitimi alıncaya kadar okutması.
Devlete, millete hayırlı insanların yetişmesine katkı sağlaması...
Yoksa cemaat okullarında ya da devlet kontrolünden ve gözlerden uzak tarikat yuvalarında değil...
İşte bunları gördük...
FETÖ’cüleri...
Nasıl hain, devlet millet düşmanlarını yetiştirip, devlet kadrolarına yerleştirmelerini...
Zaten Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan da, İzmir Milletvekili Başbakan Binali Yıldırım da bunları söylemiyorlar mı?
Biz İzmirliler gibi Atatürk’ün posterleri ile Türk Bayraklarını asmıyorlar mı?
Beyinleri; ‘hain planlar’ ve Türkiye Devletinin parçalanması için çalıştırmak için kurgulananlar tamamen temizlendi mi?
Hayır!
Bunu her fırsatta bakanlar ve üst makamlar söylüyor.
Ama bunlar var diye herhalde 29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız törenleri ile 10 Kasım Atatürk’ü anma törenlerimizi iptal edemeyiz.
*- Yok etmek için...
Benim de kabul ettiğim gibi, ‘Bir toplumu yok etmenin en kolay yolu, geçmişini unutturmaktır. Kent Belleği, geleceğe bırakacağımız en büyük mirastır. Ben tarihsel görevimi yapıyor, gelecek kuşaklara kayıt, bilgi ve belge bırakıyorum.’ diyen Karşıyakalı Tufan Atasoy var.
Zaman zaman kendisinin açıklama ve bilgilendirmeleriyle ilgileniyorum.
Bana göre İzmir’de kendini satamayan ama buna rağmen direncini kırmadan koşuşturan ve üreten biri...
Bu cümlenin içine İzmir’de hiçbir işe yaramayan ama kendilerini ‘önemli ve bilgili’ gibi gösterip, belediyeleri, kurumları, sanayicileri, dernekleri bi şekilde dolandıranların olduğunu da anlatmak istedim.
İzmir zaten ne çekiyorsa bunlardan çekiyor.
Ama her biri köşe başlarını tutmuş.
Yine bir parantez açayım:
‘Her biri’ dediğime göre bunlar birden fazla...
Hatta ‘Çete’ diye bile adlandırabiliriz, bu menfaat guruplarını...
*- Günün gelişmelerine göre
Bu arada önceki gün yine Tufan Atakişi’den bir mektup geldi...
‘Görülen Lüzum Üzerine !’ diye başlayan mektubunda şunları söylüyor.
‘ABD’yi bize hala stratejik ortağımız diye yutturmaya çalışadursunlar, Ortadoğu’da yaşananlar Amerikalı Protestan Misyonerlerin Osmanlı topraklarına, Smyrna’ya yani İzmir’e 1820 yılında adım atmaları ile başlamıştır.
*- Başımıza saldılar...
18 Ocak 1919 tarihinde başlayan Paris Barış görüşmelerindeki ABD, İngiltere, Fransa ve İtalya’dan oluşan oyun kurucular, bu gün uygulanmakta olan senaryoya son dokunuşları yapmışlar ve Yunan ordusunu Anadolu’ya salmışlardır.
Aslında bölgenin haritası çok önceleri çizilmiş olmasına rağmen Mustafa Kemal Atatürk bu uygulamayı bir süreliğine engellenmiştir.
Ancak O’nun zamansız ölümü sonucunda işin peşini bırakmayanlar senaryoyu tekrar uygulanmaya sokmuşlardır.
2000’li yıllara geldiğimizde bazı gelişmeler fark edilse bile önlem alınmakta geç kalınmıştır.
Bu gün Ortadoğu’da yaşananlar; Smyrna’da başlayan ve gizlenen tarihi gerçekler olup Türkiye’ye karşı 200 yıl önce yazılan oyunun son perdesidir.’
*- Ne biçim iş?
Bunları neden gündeme getirdim?
Televizyonlarda seyrettiğim senaristlerden...
Adam belli bir düşüncenin mimarı...
Amacı da belli...
Türkiye’yi güç durumda bırakmak.
Hatta öyle ki, açık ve net aklı başında akademisyenlerimize ‘Sana inanmıyorum’ diyebiliyor.
Amaçları bence belli imkanları dahilinde Türkiye’yi güç durumda bırakmak ve de bölünmesine katkıda bulunmak.
Bunlar nasıl bulunuyor, televizyonlar çıkartılıyor?
Bu da ayrı bir soru...
*- Türkiye’nin ve Türklerin hizmetkârı olmalıyız
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve sözcüleri bile açıklamaları ile Türkiye’nin şu anda Suriye’ye girmesini ve de menfaatimiz için yapılan tüm girişimleri desteklerken, bunlar sözü başka taraflara getiriyor.
Bunlara şunu hatırlatmak istiyorum:
Bir gün İngiliz hariciyeci ile sohbet ederken, İngilizce bir cümle söyledi.
Sonra ilave etti:
‘Bu cümlenin anlamı, ‘Artık ben İngiltere ve İngiliz halkının hizmetkârıyım’ demektir.
‘Bu, bizim bir noktada yeminiz gibidir!
Her türlü şartta sadece ve sadece İngiltere ve İngiliz vatandaşın haklarını koruruz.’
Konuşmamız sırasında öğrendim:
İngiltere’de her türlü sınavdan geçtikten ve hariciyeci olmanız karar verildiğinde, en son anda, bizim ‘duayen’ ya da ‘üstat’ diye adlandırabileceğimiz bir ‘usta’ mesleğe yeni giren diplomat adayını bir odada karşısına alır, bu cümleyi’ ‘Artık sen İngiltere ve İngiliz halkının hizmetkarısın’ dedikten ve tekrarlattıktan sonra, hiçbir zaman üzerinden çıkarmayacağı ve bulunduracağı ‘özel rozeti’ de kendi takar...
Biz de bir memura hatta işçiye görevini hatırlattığında, söyleyeceği şudur:
‘Ben senin hizmetkârın mıyım?’
Evet öylesin...
Son zamanlarda bu tür sözleri devletin en başındakiler de etmeye başlamadılar mı?
Ama devletten maaş alanlar, bunu kabul etmiyor...
‘Yardım et!’ çağrınıza verdikleri yanıt bu oluyor: ‘Ben senin hizmetkarın mıyım?’
*- Gizlenmiş, görünmemiş gerçekler
‘Bir toplumu yok etmenin en kolay yolu, geçmişini unutturmaktır.’ diyen İzmirli Tufan Atakişi’den söz ederken nerelere geldik...
Ankara Üniversitesi Dil, Tarih ve Coğrafya Fakültesi'nde Klasik Şark Dilleri eğitimi gören 7’si belgesel olmak üzere 9 kitabı bulunan Gazeteci Tufan Atakişi’nin son kitaplarından biri de yine İzmir’le ilgili, ‘Smyrna-“Gizli Kalmış Gerçekler’ idi.
‘Belgesel yazmak ciddi bir iştir. Doğru ve gerçek, bilgi, görsel ve kaynaklara ulaşmanız gerekir. Öbür türlüsü büyüklere masallar olur…” mantığı ile çalışan Araştırmacı- Yazar Tufan Atakişi’nin bu eserini sıkılmadan okuyabilirsiniz.
Ancak şunu da söyleyebilirim, öğrendiklerinizden üzüleceğiniz ezber bozan bir kitap!
Bu arada bazı satırbaşlarını sizinle paylaşayım:
… Olfert Dapper’in en büyük özelliği, ömründe seyahate hiç çıkmamış ve Amsterdam'ı terk etmemesiydi. Buna rağmen Smyrna’nın gravürlerini
gerçeğe çok yakın çizmişti…”
… Aziz St. Polikarp 86 yıl boyunca yaşadığı Smyrna’da, Hıristiyanlığın yayılmasında çok önemli görev üstlenmiş bir din adamıdır.
23 Şubat 155 tarihinde ölüm cezasına çarptırılır….
…Osmanlı-A.B.D. ilişkileri ilk kez Smyrna incirinin 1785 yılında Boston'da satılması ile başlamış,
15 Ocak 1820 tarihinde Osmanlı topraklarında ilk kez Smyrna’ya ayak basan misyonerlerin ‘Bütün dünyayı Protestanlaştırmak’ söylemiyle devam etmiş ve günümüze kadar gelmiştir…’
…Ünlü amiral ‘Duguay-Trouin"’ adını taşıyan gemi, 5 Haziran 1903 -18 Temmuz 1911 tarihleri arasında altı kez Smyrna'yı ziyaret etmişti….
…1800'lü yıllarda The British Levant Company, Avrupa ve A.B.D.'nin afyon sakızı ihtiyacını Smyrna limanından ihraç ediyordu.
1900’lu yılların başında Afyon nedeniyle ölen Çinlilerin sayısı kimi tahminlere göre 100 milyon, kimi tahminlere göre ise 300 milyon kadardı ve ne yazık ki bu trafik Smyrna'dan yönetiliyordu. …
…Smyrna, seyyah kimliği ile dolaşan casusların yol haritalarında yer almış ve Levant'ın yıldızı olarak vazgeçilmez bir uğrak noktası olmuştu…
…Smyrnalılar, 8 Mart 1915 Pazartesi sabahı hayatlarında ilk kez şahit oldukları, uçakların kentin havadan bombalaması ile uyanmıştı…
…Venizelos’un hazırlatığı, Wilson Prensipleri’ne aykırı sahte raporlar,
12 Mayıs 1919 tarihinde Paris’te kabul edilmiş, Yunan ordusunun Smyrna’ya asker çıkarmasına izin verilmişti …
… Gazi Mustafa Kemal, ‘Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz.’ derken Arşipel Pelago’yu kastediyordu…
… A. K. Jennings, 19- 30 Eylül 1922 tarihleri arasında, on bir gün gibi kısa bir sürede 300bin Yunanlı, 50bin Ermeni ve Yahudi mülteciyi, Smyrna’dan tahliye ederek bir mucize gerçekleştirmişti…’
GÜNCEL HABERLER
*- Ödemiş’te Mustafa Ceceli konseri
Ödemiş Belediyesi kültür sanat etkinlikleri kapsamında Mustafa Ceceli konseri düzenlendi. Saraçoğlu Stadyumunu dolduran binlerce kişi coşkulu bir şekilde eğlendi.
Pop müziğinin sevilen isimlerinden olam Mustafa Ceceli’nin seslendirdiği şarkılara stadyumdaki binlerce kişi eşlik etti.
Sanatçı konserde bugüne kadar çıkardığı albümlerdeki sevilen şarkılarının yanı sıra söylediği Karadeniz şarkılarıyla da izleyicilerin beğenisini kazandı.
Ödemiş Belediye Başkanı A.Mahmut Badem, yaptığı konuşmada; ‘Mustafa Ceceli’nin konserinin Cumhuriyet Bayramı yaklaşırken, bugün başlayan 12. Süs Bitkileri ve Fidancılık fuara kapsamında organize etmeye çalıştık. Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun’ dedi.
*- Romanlar yandı
İstanbul Ümraniye’de çadırda yaşayan Roman vatandaşlarımızın yaşadıkları bölgede, Ümraniye Belediyesi tarafından yıkım kararının uygulanması nedeniyle Roman vatandaşlar çaresiz kaldı. Roman vatandaşlarımızın yaşam alanlarının yok edilmesine tepki gösteren ve kış öncesi sokakta, açıkta kalmaları nedeniyle yaşadıkları sıkıntıyı yerinde görmek üzere bölgeye gidecek olan CHP İzmir Milletvekili Özcan Purçu, 22 Ekim 2016, Cumartesi saat 12.00’de basın mensuplarıyla bir araya gelecek.
*- Bir hayali gerçek kıldı
AKP İzmir İl Başkanı Bülent Delican; 2004 yılından bu yana hayata geçmesi için büyük çaba gösterdikleri Bayraklı Şehir Hastanesi hayallerinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın resmi açıklaması ile gerçeğe dönüştüğünü söyledi.
Başkan Delican; ‘İzmir ve Ege Bölgesi için anlamı ve getirisi büyük olan bu dev projenin Sayın Cumhurbaşkanı'mızla ortak hayalimiz olması ve bugün bizzat kendileri tarafından düğmeye basılmış olması hizmet adına çarpan bu yürekler için; müjdelerin müjdesidir. Hazreti Mevlana; ' insanın kanadı gayretidir' der. Şimdi bu kanat İzmir'in gövdesinde açılacak. ‘ diye konuştu.
*- Pınar’ın yeni ürünleri Fransa’da tanıtıldı
İki yılda bir Fransa'nın Paris kentinde düzenlenen dünyanın en büyük ve en kapsamlı gıda fuarlarından birisi olan Sial Paris Gıda Fuarı bu yıl 100 bini aşkın ziyaretçiyi ağırladı.
100’den fazla ülkeden 6 bin katılımcıyı ağırlayan Fuar’da Pınar standı büyük ilgi gördü. Pınar standını Yaşar Holding Yönetim Kurulu Başkanı Selim Yaşar ve Yaşar Holding İcra Başkanı Dr. Mehmet Aktaş da ziyaret etti.
*- Devir teslim töreni gerçekleştirildi
Genel Kurul’da güven tazeleyen ve ikinci kez İzmir Barosu Başkanlığına seçilen Av. Aydın Özcan Baro Binası’nda gerçekleştirilen devir teslim töreninde, seçilen yeni yönetim kuruluyla birlikte yeni dönemde birlik beraberlik içerisinde, dayanışma içerisinde, takım ruhuyla birçok yeni projeye imza atacaklarını dile getirdi.
İzmir Barosu’nun 15-16 Ekim 2016 tarihlerinde gerçekleşen genel kurulu sonrası devir teslim töreni gerçekleştirildi. Tören sırasında 2014-2016 döneminde görev yapmış ve bu dönem görev almayan avukatlara plaket sunuldu.
*- Hotar, teşvik ödüllerini verecek
AKPi Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir Milletvekili Prof. Dr. Nükhet Hotar Beşinci Sosyal Bilimler Teşvik Ödülü ile ilgili ‘AKP Ar-Ge Başkanlığımız bilimsel araştırmanın, doğru karar alabilmek için gerekli bilgiyi ve verileri üretmenin en etkin yolu olduğu düşüncesiyle, yurtiçi ve yurt dışındaki araştırma kuruluşları ve üniversitelerle işbirliği imkânlarını geliştirmeyi kendisine hedef edinmiştir.’ dedi.
*****
GICIK
*- O pis ellerinizi, o yılan gözlerinizi, o sıçan dillerinizi, o lağım yüreklerinizi, çocukların üzerinden çekin!
*- Bütün gün okulda yoğun bir şekilde öğretmenlere maruz kalan bir çocuğun, evde başını yaslayacağı anneye, gülüp eğleneceği babaya ihtiyacı vardır. Öğretmen rolüne bürünmüş anne babayı neylesin çocuk.
*- Ağaçtan meyve bekliyorsan dalını, insandan sevgi bekliyorsan güvenini kırma.
*- Dört şeyi, dört şeyden temizle; dilini gıybettin, kalbini kıskançlıktan, davranışlarını riyadan, mideni haram lokmadan.
*- Hazineler dolusu bir servetten daha değerli bir şey varsa eğer, o da iyi, vatanını milletini, insanını seven bir çocuk yetiştirmektir.
*- Ne bir yasa kalırdı ne de bir savcı, şu insanoğlu, önce kendini bir yargılasa! Boşuna denmiyor, önce aynaya bak, diye...
*- Kapımı çarpıp gidene bir daha o kapı açılmaz, kapatırım o defteri bir daha yazılmaz. Kıymetini bilen bilir, bilmeyenle işim olmaz.
*- Çocuğunuzla şimdiki günleri bir kere yaşayacağınızı bir daha olmayacağının farkında mısınız?
*- Kendi başına bir ışık ol, ödünç alınmışla yaşama!
*- Bazı insanların, içindeki hangi canavarı beslediğini anlamak için, hafiften kuyruğuna basmak lazım!
*- Karıncaya sormuşlar: ‘Nereye gidiyorsun?’, ‘Dostuma!’ demiş... ‘Bu bacaklarla zor’ demişler. Karınca, ‘Olsun, varamasam da yolunda ölürüm’ demiş. Keşke herkesin yolunda ölünecek gerçek dostları olsa...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.