22 Kasım 2024
  • İzmir18°C

KARIŞTIRICILARA YİNE İŞ ÇIKTI...

Yaşar Eyice

15 Kasım 2016 Salı 09:44

KARIŞTIRICILARA İŞ ÇIKTI... 

Yaşar Eyice / Yeni Vizyon Gazetesi 

Bu işin terazisi iyice kaçtı!

Hemen her gün birileri, kent adına, halk adına açıklama yapıyor.

Bir zamanların modası yine hortladı...

Bırakın bir kent adına açıklama yapmayı, bulunduğunuz işyeri ya de dernek adına bile açıklama yapamazsınız,

Hatta alınacak kararlarda yönetimde bulunanların imzalarının bile olması gerekir.

‘Ben istiyorum’ ya da ‘Benim görüşüm!’ diyerek konuyu bağlayabilirsiniz.

Toplumda kendi adınıza ne yapsanız, ne kadar çırpınsanız, koşuştursanız bir yere, noktaya ulaşmanız o kadar zor.

Ama şimdi bir bütünlük zamanı geldi!

O da nasıl olur?

İmza kampanyası açar, sorununuzu dile getirir ve insanlarla paylaşırsanız sesinizi belki yetkililere duyurursunuz.

Şimdi İZBAN grevi ile sürekli açıklamalar yapılıyor...

‘Yetkili yetkisiz!’ tartışmaları yapılıyor.

Bazıları toplumu galeyana getirmek, otoriteye karşı koymaya gayret ediyor.

Ya da ibreyi ters çevirme gayretindeler...

Görünen köy kılavuz istemez...

Sıkıntıyı da çeken bilir.

Hele bizim gibi rahatına alışık insanların yaşadığı bir kentte iseniz.

Bir yerleşim alanının tam anlamıyla kent bilinciyle yoğrulması için kaç yıl geçmesi gerekiyor, biliyor musunuz?

Bence hiç atıp tutturmaya çalışmayın...

Çünkü çoğunluğun bilmesi bir yana yanından bile geçemeyeceğini tahmin ediyorum...

Söyleyeyim:

En azından bin yıl....

Yanlış yazmadım ‘bir’ değil, ‘bin’ yıl...

Ama İzmir’imiz 8 bin 500 yılı aşmış bir kent..

Kimler gelmiş, kimler geçmiş!

Ama son zamanlarda gelenler, özellikle getirilenlerin küçük bölümü hala intibak edemiyor...

Yıllar önce tanık olmuştuk...

Büyük Efes Oteli’nde konuklayan bir aile asansörün önündeki koridora bizim ‘çilingir sofrası’ diye adlandırdığımız şekilde yer sofrası kurmuş, yemek yiyordu...

O zaman resepsiyonda olan Yüzyıl Bey’e durum iletildi ve gereken yapıldı..

Adamın parası çok ama görgüsü, bilgisi, yetişmesi toplumla birlikte nasıl yaşaması gerektiğini gösteren kültürü yok...

Onun yaşam biçimi böyle işte...

Şimdi de benzerlerini görmüyor muyuz?

Adam bir lokantaya gidiyor, masanın fotoğraflarını çekiyor sonra da onu internet vasıtasıyla paylaşıyor...

Görmemişin oğlu olmuş örneğindeki gibi...

Ne yapacaksınız?

Hiç!

Bunlara ne diyebiliriz?

Ne aileden görmüşler, ne de çevreden, okuldan....

Diyecek laf bulamıyorum, sadece ‘görgüsüzler’ deyip geçebilir miyiz?

Ya da hafife alabilir miyiz?

Bilemiyorum...

Uzun süredir görüşme imkanı bulamadığım İzmir’in duayen otelci ve turizmcilerinden 5 Yıldızlı Balçova Kaya Termal’in Genel Müdürü Muzaffer Tağıl’a da müşteri profili ile Büyük Efes’te gördüğümüz yaşadığımız olayın benzerini yaşayıp yaşamadığını soracağım...

*- Yakında bu iş biter

Bugün yarın İZBAN grevi mutlaka çözülür.

Suçlamalar biter!

Mutlu sona ulaşılır.

Neden mi?

İbre şu anda dönmeye başladı...

Vatandaş sorguluyor...

Vatandaş ‘Yeter artık!’ diyor...

Aslında hak hukuk ya da adalet gibi sözleri de işimize geldiği gibi kabul ediyor ve söylüyoruz.

İğneyi bile kendimize batırmadan, çuvaldızı acımasızca karşımızdakine batırıyoruz.

Gözümüzü bile kırpmıyoruz...

‘Benden sonra tufan!’ diyebiliyoruz.

Suçlamalar karşılıklı sürecektir.

Emeğin, terin hakkı denilecektir.

Sendikanın önemi de yine önümüze çıkarılacaktır.

Ama sonuçta, ‘mühim olan insanlıktır’ diyerek sözümüzü bitirebilmeliyiz.

Aslında yazdıklarımdan çok konu çıkarılabilir.

Çeşitli yorumlar da yapılabilir.

Ama ben size hikâye gibi bir olayı tekrar anlatayım...

Bakalım kıssadan hisse ne çıkaracaksınız?

*- İyi okusunlar

Bir hafta kadar önce karayolu ile İstanbul’a gittim.

İzmir’de söz verdiğim bir toplantıya yetişmek için, uçakla dönmek zorunda kaldım.

Uçağa yetişmek için, evimizin yakınındaki, Bebek- Arnavutköy’den kalkan ‘59C’, Arnavutköy- Mecidiyeköy otobüsüne bindim.

Genelde Etiler’deki Akmerkez Durağı’na kadar olan dört durak az yolcu ile geçiyor.

Aklıma Adnan Sökmen’in geçenlerde yazdığı aklıma geldi...

Adnan diyor ki, ‘Komşum aç iken ben tok yatamam! Bu yüzden evimi Etiler’e taşıdım!’

Çok gülmüştüm...

Doğru!

Çünkü herkesin aracı var, toplu taşımaya binmiyor...

*- Bini bir para!

Orada indim!

Metro ile Levent’e, oradan ‘M2’ adı verilen hattaki Yenikapı’ya giden metroya, Yenikapı’dan da bu kez yenisi bitince kapatılacağı açıklanan Atatürk Hava Limanı’na ulaştım.

Normal gibi görülüyor değil mi?

Değil!

Sanki Çin’de ya da filmlerde gördüğünüz gibi Hindistan’da trene biniyor gibisiniz...

İsterse tatil günü olsun fark etmiyor...

Binlerce kişi itiş kakış...

Anlatılacak gibi değil...

 

*-  Aman Yarabbim!

 

Metro’da görevli bir polis memuruna sormuştum:

Taksim’den ‘Havaalanı’na giden otobüsle mi gideyim, aile dostum Efsane Göztepe ile Beşiktaş’ın golcü Milli Futbolcusu Nihat Yayöz’ün belirttiği gibi metro ile mi gideyim?’ diye...

İstanbul caddeleri ile trafiğinin yoğunluğunu, adım adım gidilebildiğini anımsatarak ‘metro’yu önermişti...

Ama salkım saçak gidildiğinden söz etmemişti...

Aslında bu da İstanbul’da yaşayanlar için yabancı olmayan bir durum....

Yani İzmir’i bazı sıkıntılara rağmen mumla arıyorsunuz...

Hani şimdi ahkâm kesenler var ya onları İstanbul’a götürmemiz lazım...

 

*- Normalmiş gibi!...

 

İzninizle İstanbul ve İzmir için iki örnek daha vermek istiyorum...

Havaalanı’na giden metro, sayısız duraktan dolaşarak gidiyor.

Baş duraktan Yenikapı’dan bindiğim için bir kişilik yeri güçlükle buldum...

Bir durak sonra, ‘küçük bir gelin’ bindi... Yüzü gözü her tarafı örtülü hamile genç kadına, hiç kimse yer vermeyince verdim.

Üç durak sonra bir arka sıradaki koltuktan bir kişi indi.

Tam oturacaktım ki, yer verdiğimin genç kocası çevik bir hareketle önüme geçti ve yeri adeta kaptı...

Sadece bakakaldım...

 

*- İzmir farkı...

 

... Ve İzmir’de Adnan Menderes’te uçaktan indikten sonra Bornova’ya gidecek belediye otobüsünü durakta bekledim.

İZBAN grev nedeniyle çalışmadığı için ana baba günü gibiydi..

Otobüs yanaştı...

Kibar bir şoför biletsizlere de, diğerlerine de o kadar iyi davranıyor ve yol gösterip bilgi veriyordu şaşarsınız...

‘İşte İzmir’ dedim...

İzmir’in farkını, ‘bu yaşanacak şehirde’, daha kente adım atar atmaz görebiliyordunuz...

Bir de içimizdeki menfaatçileri temizleyebilsek!

O zaman daha da güzel ‘yaşanacak’ bir şehir olacak İzmirimiz...

İşte böyle...

Komşunun tavuğu bazıları ‘kaz’ gibi görünüyor...

Bu nedenle yaşadıklarımı sizinle paylaştım.

Herhalde benim gibi yüzlerce İzmirli de biliyordur.

 

*- Hastalık kapıda

 

Şimdi yine hepimizi ilgilendiren bir konudan söz edeceğim...

İzmir'de kış yüzünü bugünden itibaren göstermeye başlayacak.

Yeni haftada hava nasıl olacak?

Meteoroloji Genel Müdürlüğü hava sıcaklıklarında hissedilir derecede azalacağı konusunda vatandaşları uyardı.

İzmir'de hava sıcaklığının salı gününden (bugün) itibaren 7-8 derece düşeceği tahmin ediliyor.

Geçtiğimiz hafta sonundan itibaren lodos etkisiyle yurdun büyük bölümünde mevsim normallerinin üzerinde seyreden hava sıcaklığının etkisini kaybettiğini belirten Meteoroloji Genel Müdürlüğü, sıcaklıkların azalacağını bildirdi.

Hava sıcaklığının 7-8 derece azalacağını belirttiiyor.

Salı gününden itibaren gündüz sıcaklığının en yüksek 17 derece ölçüleceği tahmin ediliyor, gece sıcaklığının ise en yüksek 7- 8 derece olarak ölçülmesi bekleniyor.

Ege Bölgesi'nde önceki sabah başlayan sağanak etkisini kaybedeceğini belirten uzmanlar, yerini çok bulutlu havaya bırakacağını söylüyor.

Vatandaşlar buzlanma ve don olaylarına karşı dikkatli olmaları için de uyarıldı.

*****-

GÜNCEL

 

KİTVAK’ın kermesine geri sayım başladı

 

 Kemik İliği Transplantasyon ve Onkoloji Merkezi Kurma ve Geliştirme Vakfı’nın (KİTVAK) kuruluşunun 20.yılı dolayısıyla düzenleyeceği kermes için hazırlıklara başlandı.

Bu yıl da Kültürpark Tenis Kulübü’nde gerçekleştirilecek olan KİTVAK 20.Yıl Kermesi’nde gıdadan giyime, özgün sanat eserlerinden kişisel bakım ürünlerine kadar İzmirli yüzlerce ürün gönül dostu hayırsever ve bağışçılara sunulacak.

Komite üyeleri, 7 Aralık 2016 Çarşamba günü düzenlenecek kermes için bağışa dönüştürülebilecek ürünlerin belirlenmesi, salon düzenlemesi ve görev bölümü gibi önemli konularda görüş alışverişinde bulunuldu.

 

*- MaviBahçe Bir Yaşında

 

İzmir'in moda ve yaşam merkezi MaviBahçe 1. yaşını İzmir Büyükşehir Belediyesi Kent Orkestrası'nın konseriyle ve kent orkestrası sanatçılarının Bolero eşliğinde sürpriz flaş mob gösterisi ile kutladı.

Bugüne kadar moda, sanat, festival alanlarında farklı etkinliklere imza atan MaviBahçe'deki birinci yıl etkinlikleri öğle saatlerinde Kent Meydanı'nda başladı.

Ziyaretçilerin de yer aldığı kutlamada MaviBahçe’nin simgelerinden biri olan kule dizaynı ile tasarlanan birinci yaş pastası da kesildi.

Konser alanını dolduran 7'den 77'ye ziyaretçiler , 'Yalan Dünya',  'Beni Al Onu Alma' , 'Resimdeki Gözyaşları' şarkılarına eşlik etti.

*-

 

*****-

GICIK

 

*- ‘Yalandan kim ölmüş!’ diyorlar. Doğrudur; yalandan beden ölmez, gönül ölür, dostluk ölür, güven ölür, insanlık ölür.

*- Bir insana değer vermek, özen göstermek, ona kıymetli olduğunu hissettirmek de bir kültürdür. Bunun eğitimi yoktur. Kitaplarda yazmaz, yolu insan olmaktan geçer.

*- Psikologlar, herkesi mutlu etmeye çalışan insanların, sonunda hep yalnız kaldıklarını söylüyor.

*- Susan insanı ezik sanmayın sakın! Terazi var, tartı var, her şeyin bir vakti var! Bazıları saatli bomba gibi sadece zamanı gelince patlar.

*- Para ilaç alır ama sağlık alamaz, para yiyecek alır ama iştah alamaz, para yatak alır ama uyku alamaz, para bir ev alabilir ama yuva alamaz.

*- Geçiyor... Sevgin bittiğinde öfken de geçiyor, nefretin de... Ama ‘kırgınlık’ diye bir şey var, o hiç geçmiyor. Ne zaman adını duysan batıyor, işte...

*- Dünya öyle bir dünya olmuş ki, ne arkadaşlık kalmış, ne saygı, ne sevgi! İşin ucunda kendi menfaati varsa, herkes birbirinin rahatını ve huzurunu bozmanın peşinde! Ne garip değil mi?

*- Soğumuş bir yüreği hiçbir özür ısıtamaz!

*-Kızınca, kırılınca, üzülünce geçiyor da, soğuyunca çaresi yok!

*- Mevzu basit! Kim sana nasıl davranıyorsa, sen de ona öyle davranacaksın. Kopuyorsa da kopsun, bağların, sen korkma!

*- Üzülme! Bu günde varlığını hiç sayanlar, gün gelir gölgeni bile ararlar!

*-  Var gibi görünen ama olmayan insanları silmek gerek hayatımızdan.

*- Çocuğunuz bir nimettir. Unutmayın, hiçbir şey ve hiç kimse ondan önemli değildir.

*- Öğretmenlik; sadece sabah gidilip öğle vakti dönülen, cumartesi – pazar- sömestr ve yazın tatil yapılan bir meslek değildir. Öğretmenlik; anne olmaktır, baba olmaktır, ağabey, arkadaş olmaktır. Öğretmenlik yüreği kocaman ‘insan’ olmaktır.

*- Hac’dan; zemzem ile hurmayı herkes getirir. Önemli olan; Hz. Ebubekir’in sadakatini, Hz. Ömer’in adaletini, Hz. Osman’ın edebini, Hz. Ali’nin de ilmini bilgisini getirmektir.

Balçova, Çiğli, Gaziemir, Karşıyaka, Konak, Aliağa, Bayındır, Bergama, Beydağ, Bornova, Buca, Çeşme, Dikili, Foça, Karaburun, Kemalpaşa, Kınık, Kiraz, Menderes, Menemen, Narlıbahçe, Ödemiş, Seferihisar, Selçuk, Tire, Torbalı, Urla, Güzelbahçe, Urla, Karabağlar, Bayraklı, Yeni Vizyon Gazetesi, 

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.