22 Kasım 2024
  • İzmir20°C

HASTANEDEN CENAZEYE YETİŞTİM

Yaşar Eyice

28 Eylül 2016 Çarşamba 08:30

HASTANEDEN CENAZEYE YETİŞTİM

Yaşar Eyice / Yeni Vizyon Gazetesi

Kuzenim Mehmet Yağcı’yı kaybettik

Bugün üzüntülüyüm...
Dün akşam Saim Yağcı’nın güzel kızı Aslı aradı.
‘Akıllı!’ dedikleri telefonum bir bardak suda yaşama veda ettiği için, ‘Bu saatte kim arıyor?’ diye telaşlandım.
Aslında gece yarısı değil sabaha karşı bile çok kez uyandırılıp, çetin kış şartlarında çok olaya müdahil olduğum için alışıktım.
Telefonu açarken ‘Hadi hayırlısı!’ dedim ama hayırlı bir konuşma değildi.
‘Ben Aslı Yağcı!’ dedikten ve geç saatte aradığı için özür diledikten sonra ‘Amcamı kaybettik!’ dedi.
Amcası Mehmet Yağcı benim kuzenimdi.
Hala – dayı çocuklarıydık.
Cenazesinin Çiğli Çarşı Camiinden kaldırılacağın söyledi.
Doçent Dr. Mehmet Erduran’a randevum vardı, Dokuz Eylül Hastanesi’nde, kemik ölçümlerim yapılacak sonuca göre tedavi başlayacaktı.

*-  Geçenlerde 70’nci yıl ödülünü almıştı...

Hastanede duayenliği, ustalığı bir yana bırakın, gerçek üstat Haluk Cansın ağabeyimizle eşini de gördüm.
Elini yine öptürtmedi...
‘Ben de, eşil de Doç. Dr. Mehmet Erduran’a geldik, bizim doktorumuz da kendisi’ dediler.
‘Öncelik hakları’ olmasına rağmen, onlarca hastanın bulunduğu salonda bekliyorlardı.
İşte gerçek İzmir beyefendisi dedim.
1940 ve 50’lı yıllarda Amerika’daki üniversitelerde  ‘iletişim’ (Gazetecilik) fakültesini bitiren İzmirli iki kişi vardı.
Biri Haluk Cansın, diğeri Nedim Çapman idi...
Nedim Çapman’ı kısa süre önce kaybettik...
Herhalde Haluk Cansın üstadımızın yakında ‘dalya’ deyişine tanık olacağız.
Onların arkalarından gelen ise yıllarca patronluğumuz yapan, Yılmaz Özdil gibi sayısız gazetecinin yetişmesini sağlayan Haber Ekspres’in sahibi Aydın Bilgin oldu.


*- Dr. Erduran’dan sonra...
Daha sonra Prof. Dr. Uğur Mungan’a uğradım.
Orada da Tire’den gelen bir hasta ile tanıştım.
Tire Organize Sanayi  Bölgesi’ni met etti...
‘Bugün işe başvur, yarın başla!’ dedi.
Ancak köylerinde şu an 50-60 hane kaldığını, en gencin 40 yaşlarında bunduğunu söyledi.
‘Neden?’ dedim.
Çocuklar ve öğrenciler, ‘Polis, subay, öğretmen olmak istedi. Köyü terk etti. Ama şu anda hepsi boşta, Tire’de geziliyorar!’ dedi.
Daha fazla sohbet edemedim, renkli sima Tireli çiftçi ile...
‘Bizim köye yabancı giremez!’ diye bağırıyordu arkamdan...
Çünkü ben Çiğli’de Kuzenim Mehmet Yağcı’nın cenazesine yetişmek mecburiyetindeydim.

*- Nefes nefese...

Ezana, yani cenazeye yetiştim.
Ama fena olduğum için akrabalarıma başsağlığı dileyemedim.
İki şeye üzüldüm:
Birincisi büyük büyük dedeleri ve amcaları tarafından Balcılar ve Yazganlar tarafından kurulan ve bugüne getirilen Büyük Çiğli’de, belediye başkanı cenazede yoktu...
Belki de şimdi beni tanıyanlar da ‘Gelse ne olur gelmese ne olur?’ diyecektir.
İkincisi İmam Efendi...
Klasik olarak ‘Hakkınızı helal ediyor musunuz?’ deyince, kalabalık cemaat gür sesle yanıt verdi.
Eh be kardeşim sen merhumun adını bile söylemekten aciz misin?
Acele işin mi vardı?
Neyse daha faza konuşmak istemiyorum....
Kuzenim Mehmet Yağcı’nın yattığı yeri beğenmesini diliyorum.
Eyice Ailesi olarak Küçük Ata dahil hepimiz başsağlığı diliyoruz

*- Kimsenin umurunda değil, gibi...

Atatürk Mahallesi Yelken Kulüp önündeki durakta Urla- Fahrettin Altay seferini yapan toplu ulaşım aracını yarım saat kadar bekledim.
İnat bu ya aynı ücret olan minibüse binmedim.
Duraklarda bekleyenlerin çoğunluğu emekli, ya da bayan...
İlçeler tarifesi yani çift bilet uygulandığı için emekliler, daha doğrusu ‘ücretsiz seyahat hakkı’ olanların işleri herhalde turizmi canlandırmak.
Yani otobüslerde gidip gelmek...
Biri diğerine anlatıyor, ‘Şu fırının ekmeği çok güzel, onu almaya gidiyorum’
Diğeri de boş durur mu?
‘Şu AVM’ye git bak, arada hediye veriyorlar!..’
Bir o yana bir bu yana...
Ne güzel?
‘Nasılsa bir yer veren bulunur’ diye düşünüyorsanız, yanılırsınız,,,
Çünkü daha ilk duraktan tüm koltuklar tutulmuş...
Yani ihtiyar ihtiyara yer verecek değil ya!
Birkaç öğrenci de olmasa, ‘yer verme hasletine hasret kalacağız...
Urla baş duraktan, yani en fazla 7-8 dakikalık uzaklıktan, her durakta durulunca 20-25 dakika sürüyor, İskele’ye gelmesi toplu taşım aracının...
Ve de ara duraklardakiler, genelde ayakta yolculuk yapıyor...
15-20 dakikalık bir yolculuk değil ki!
En azından bir saat, o da normal trafik akışında...
‘Kazık gibi adamlar!’ diyerek sinirimizi ortaya koymak için, aynen böyle...
Taç yıl içinde sadece iki üç kez tanık oldum, özellikle İzmir’den Urla’ya gidişlerde...
İzmir Efendisi olan bazı beyler, yolun ortasında yani Güzelbahçe’de yanı başında ayakta duran hanımlara, ‘Biraz da siz oturun!’ diye ayağa kalktılar.
Emin olun bunlar 70 yaşın üstünde idiler...
Ayakta duracak halleri yokken, bu inceliği gösteriyor, düşünüyorlardı.
Ya diğerleri?
Yani halkın söylediği kazık gibiler?
Onlar ‘uyuma’ numarası bile yapmıyorlar...
Gayet rahat ve huzurlular....
Yüzleri kösele gibi olmuş...
Nasıl anlatacağımı, hangi sözcükleri kullanacağımı bilemiyorum...
Diyecek bir şey yok!
Zaten bu seyahatler anlatılamaz, yaşanır...
Fazla düşünmeye kalkarsanız tansiyonunuz yükselir, kan beyninize sıçrar...
Aman dikkat!

*- İzmir’e daha büyüğü...

İstanbul’daki İstinye AVM’yi biliyor musunuz?
Çok büyük ve güzel...
Şimdi onun daha büyüğü İzmir’e yapılıyor...
Yöneticileri, birkaç yıl önce, bazı İzmirli gazetecileri ya da sözü geçenleri Büyük Efes Oteli’nde ağırladılar.
Düşünün İzmirlileri, İstanbullu iş adamları İzmir’de ağırlıyor...
Sadece ‘Büyük patron’ dedikleri, en büyük sermayedar Avrupa’da olduğu için yemekte yoktur...
Ama diğerleri de, halkın değişiyle öften püften kişiler değil.
Anımsadığım kadarıyla,  çok söylentisi yapılan akaryakıt istasyonları ya da kulanım hakkı olanlar için bile değerinin üç katı ödeme yapmışlar.
Yine aklımda kaldığına göre, iki küçük alan park olarak işaretlenmiş planlamada...
Yani belediyenin yeri...
Bu girişimciler, burayı da satın almışlar ve park yeri olarak bırakacaklarını taahhüt etmişler...
Neden?
Çünkü yarın iktidarlar da değişir, belediye başkanları da...
Birileri çıkıp, burasını kendilerine karşı kullanabilir...
Nasıl olur?
Neden olur?
Olur mu?
Bunu bilmiyorum...
İyi niyet gösterisi mi?
Bunu da çıkaramıyorum...
Son olarak aklımda kalan, paranın hazır olduğu ve de kısa sürede en büyük AVM’yi yapacakları...
Ya en büyük sorun, otopark...
Yemeğe katılanlar sayısını vermişlerdi...
Tüm Ege’den gelecek misafirlerin ihtiyacını karşılayacak kadar....
Amacım bu patronları met etmek falan değil, tanımıyorum da...
Yani her türlü hazırlığı yapmışlar ve savunmaları da hazır...
Şimdi bunu neden yazdım?

*- Görevlendirmek çok mu zor?

Sanıyorum hafta başından itibaren Vergi Dairesi’nin yanındaki otobüs durakları kaldırıldı.
Duyuru da yapmışlar ama bilen yok!
Yüzlerce kişi hala orada otobüs bekliyordu.
Belediyelerde çalışan binlerce kişi var.
Hatta bir vatandaş söylemişti, sanıyorum Aziz Kocaoğlu da aynı sözü etmişti:
‘İzmir’de belediyede çalışmayan ya da akrabası bunmayan hiç kimse yoktur!’ diye...
Ama bu binlerce kişiden biri bile burada görevlendirilmemiş...
Vatandaşa, ‘Duraklar kalktı, yerleri değiştirildi!’ diye yardımcı olmak için...
Yardımcı, bana göre yetkili kim?
Orada gevrek satan bir gariban...
Sorarsanız yanıt veriyor...
Ben nasıl Urla’da ayazda yarım saatten fazla otobüs beklediysem aynı sorun, durum burada da yaşanıyor.
Herhalde bir süre bu böyle girecek...
Herkesin bilmesine imkân yok!

*- Görmezseniz, kafanız yarılır!

İşte bu AVM’nin Mithatpaşa Caddesi, ya da metro çıkışı tarafına yeni duraklar yapılmış...
Otobüslerden inenlerden, Konak yönüne gidecekler,  alel acele, kaldırıldığını bilmedikleri, 12 numaranın baş durağına doğru koşuşturuyor.
Bariyer konmadığı için, düz yol sanıyorsunuz...
Ama yanılıyorsunuz...
Çünkü önünüze bir anda bir metreden fazla bir boşluğa rastlıyorsunuz.
Gençler sıçradı kurtuldu!
Ya belli yaşın üstündekiler, bayanlar, hastalar, hamileler, bunlar ne yapacak?
Uyarı olsa, engel olsa dolaşacak...
Beklemeye zamanım yoktu...
Kesinlikle istemem, ama inanıyorum ki, mutlaka ve mutlaka yuvarlanan hastanelik olan olmuştur, ya da olacaktır.
Peki sorumlusu kim?
Mimar mı, mühendis mi, işçi mi, başındaki ekip şefi mi?
Yoksa belediye başkanı mı?
Kim?
Neden tedbir alınmamış, inlerce kişinin geçtiği bu alanda...
Milyonlarca lire harcanıyor, üç beş kuruştan kaçınılıyor...
İlla birilerinin kafasını gözünü yardığı ya da beyin kanamasından öldüğü gazetelerde çıktıktan sonra mı, akılları başlarına gelecek, bazılarının...

*- Boşnak Yaşar’a kulak verin...

Üç gün önce Urla’da Boşnak Yaşar Bey ile konuştum.
Bornova Çamdibi’nden 32 yıl önce gelmiş, sütçülük daha doğrusu hayvancılık yapıyor.
Çamdibi’nden ortak dostlarımızın kulaklarını çınlattık.
Bu arada duayen usta gazetecilerden Gazanfer Karpat’ı rahmetle andık.
Söylediği şuydu:
‘Yetkililere kaç kez söyledim. Hatta dilekçe verdik. Tabak Deresi’nin yanındaki yol dereye doğru kayıyor. Asfaltlanması ve de istinat duvarı mutlaka yapılmalıdır. Kışın mutlaka bir araç 3-4 metreden dereye, kayarak uçacaktır. Allah’tan şu ana kadar bir facia yaşanmadı.’
Neden biz vurdum duymazız...
Sütçü, çiftçi diye mi?
Ama bir mütaahhit istedi diye, özel yol açılıp asfaltlanabiliyor...
İsteyene her an ispatlar ve gösteririm...
Neymiş efendim, müteahhit  katılım payını vermiş...
Ama villaların değeri iki üç kat artmadı mı?
Yolsuz villaları kim alır?
İyimi oldu?
Tabii ki iyi...
Ama neden tehlike gösteren ve onlarca aracın geçtiği yol yapılmıyor?
Akıl alacak gibi değil...
Bu arada anımsadım:
Bornova Manavkuyu’daki, şu an otobüs güzergahı olan cadde yağmurlardan sonra Tabak Deresi’nin bitişiğindeki yol gibi geçilmeyecek durumdaydı.
Vatandaşın şikayeti üzerine, yine anımsadığım kadarıyla Aydin Bilgin Bey’in talimatıyla bir ekip belediyeye gitmiş, durumu anlatmıştı.
Ne dediler?
Ben anımsıyorum:
‘O yol üç kez asfaltlandı!’
Biz de sadece birkaç kez, taşeron firma tarafından, birkaç kamyon moloz serildiğini belgeledik.
Meğer yapımı üstlenen bir başkasına devretmiş.
Belediye yetkilileri soruşturma açtılar, sanıyorum o kişiden ya da kişilerden hesap soruldu...
Ya Aydın Bilgin Bey, araştırmak için Muzaffer Tezel’i görevlendirmeseydi?
Ödemeler yapılmayan yolun müteahhit ya da taşeronlarına verilecekti...

*- Duyarlı bir vatandaş

Burcu Çevik Şahin yazmış:
‘Yine bir kaza...Neredeyse her hafta Akdeniz Caddesi eski Cemiyet Lokali önünde bir kaza oluyor.
Bugünkü (26 Eylül Pazartesi)  kazayı yapan araçtaki küçük bir kız şans eseri kurtuldu, bir tehlikeden.
Duyarlı bir vatandaş olarak bunu geçen sene iş edinip her yere dilekçe verdim.
Hiç sonuç alamadım, umarım kimsenin cani yanmadan buraya bir kasis ya da sinyalizasyon yapılır.
Gazeteci arkadaşlara duyurulur, belki sizin sesinize kulak verirler.’
Umarım Burcu Hanım gibi duyarlı bir yetkili okur da, sorun çözülür.

*- İşler’in dediği gibi işlemiyor

Haber Ekspres’te okumuşsunuzdur:
ETİK Başkanı Mehmet İşler, ‘iç turizmdeki bayram ve tatil canlılığı müze ziyaretlerine yansımadı’ açıklamasını yaptı.
Şimdi Avrupa’dan ya da diğer ülkelerden örnek vermeyeceğim.
Bakın Özgür Çiftçi, Anıtkabir’e çocuk parkı yapılınca özetle ne yazmış?
‘...Aslanlı yol mesela;
Yürürken başınız öğe eğik olsun diye, özellikle farklı büyüklükte taşlarla, asimetrik döşenmiştir.
Angut gibi sağa sola bakınırsan, takılır, kapaklanırsın.
Çünkü… Saygının mimarisidir, hürmetin estetiğidir, ihtiramın sanatıdır, dikkatin özenin başyapıtıdır.
Ama maalesef… Aspendos’a mutfak mermeri döşenen, Apollon tapınağına çimentoyla merdiven yapılan, beş bin senelik Aşkar höyüğüne süs havuzu monte edilen ülkede…
Anıtkabir’e yanardöner floresanlı atlıkarınca koymadıklarına şükredeceksin.

*- Bunları biliyor muydunuz?

Şile’deki Cenevizlilerden kalma iki bin senelik kaleyi restore ettiler, çizgi film karakteri sünger bob’a benzedi.
Knidos antik kentinin oturma yerlerini güya düzelttiler!
Çekyat kanepe koysalardı, inanın bu kadar çirkin olmazdı.
Milattan önce dördüncü yüzyıla dayanan Bursa İznik’teki Ayasofya Orhan Camisi’nin tarihi duvarlarını betonla sıvayıp, cam kapı taktılar.
İshak Paşa Sarayı’na cam tavan yaptılar, bildiğin alışveriş merkezine benzedi.
Sümela Manastırı’na kaçak kat çıktılar.
Kaş’taki Antiphellos antik tiyatrosunun toprak zeminine çimento döktüler. Eskişehir’deki Seyid Battal Gazi Külliyesi’ne Amerikan mutfak monte ettiler.
Aydın’daki 600 senelik ‘Dandalaz Köprüsü’nü sağlamlaştıralım’ dediler, bi sağlamlaştırdılar kardeşim, 600 senedir yerinde duran köprü çöktü. Bursa’daki iki bin senelik Lefke Kapısı’nın kemerini orijinal değil diye yıktılar, sonra pardon deyip, müteahhide verdiler, yerine yenisini yaptılar.
Herhalde, Piramitler Türkiye’de olsaydı, restore edeyim derken kübik yapardık, bizler!’
Bizimkilerin; İsrafta, lüks düşkünlüğünde, çar çur’da üstlerine yok ama…
Egoları altın varaklı.
Kültürleri teneke.

*- Daha ne diyelim?

Savarona’nın güvertesi demir doğramalarla kapatılıyor, Atatürk’ün yadigarı tarihi yata kaçak kat çıkılıyorsa…
Erzurum Kongresi’nin yapıldığı müze binaya duşa kabin takılıyorsa hiçbir şey şaşırtıcı değildir.
Tabii ki böyle gidersek, müze ziyaretçilerimiz azalır ETİK Başkanı Mehmet İşler Beyin açıkladığı gibi...


*- Okulların bahçe düzenlemesi
 
Edremit Belediyesi tarafından ilçedeki okulların bakım ve çevre düzenlemeleri kapsamda yeni eğitime başlayan Mithat-Fethi Büyükdalgıç İlkokulu’nun bahçe düzenlemeleri yapılarak hizmete sunuldu.
Eğitim ve öğretim yılı öncesinde başlanılan çalışmalar kapsamında Hamidiye Mahallesi’nde hayırsever Ayşe Büyükdalgıç tarafından yaptırılan Mithat-Fethi Büyükdalgıç İlkokulu’nun tüm bahçe duvarları ve düzenlemeleri Edremit Belediyesi tarafından yapılarak öğrencilerin hizmetine sunuldu.
Belediye olarak Edremit’te eğitim ve öğretim veren okullara destek olmaya çalıştıklarını ifade eden Edremit Belediye Başkanı Kamil Saka, yeni yapılan okullar başta olmak üzere diğer tüm okulların düzenlemelerinin yapıldığını vurguladı.  
Belediye Başkanı Saka, ‘Geleceğimiz olan çocuklarımızın kaliteli ve daha modern ortamlarda eğitim görmeleri çok önemlidir. Kaymakamlık makamı ve İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’müz ile koordinasyon içerisinde okullarımızda gerekli olan düzenlemeleri yapıyoruz.
Milli Eğitim Müdürlüğü’nün yaptığı çalışmaların yanında biz de imkanlarımız ölçüsünde destek olmaya çalışıyoruz.
Çocuklarımızın kendileri için iyi bir gelecek ve topluma yararlı bireyler olarak yetişebilmeleri için belediye olarak eğitim kurumlarımızın yanında olmaya devam edeceğiz’ dedi.


*****
GICIK

*- Bir insanın gerçek zenginliği, onun bu dünyada yaptığı iyiliklerdir
*-  Eğitim sadece okumak değildir. Okudukları üzerinde düşünebilmek yeteneğidir
*-  Olgun insan güzel söz söyleyen değil söylediğini yapan ve yapabileceklerini söyleyendir.
*- Büyük insanların gayeleri, diğerlerinin hevesleri vardır..
*- Geldiğin yeri unutursan, gideceğin yolda kaybolursun.
*- Hayatta öyle seçimler yap ki, kazandığın şeyler, kaybettiklerine değsin! *- Yanlış kalbe misafir olduysan oturmasını değil, kalkmasını bileceksin.

 

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.