GİDEN CANLAR UNUTULDU
Yaşar Eyice
23 Ekim 2016 Pazar 22:59
GİDEN CANLAR UNUTULDU
Yaşar Eyice / Yeni Vizyon Gazetesi
Yangın çıkarsa, yandık!
Bornova Belediyesi ve Belediye Başkanı Olgun Atila’nın iyi niyetli ve önemli çalışmaları, müteahhit ve yetkililerin yetkisini kullanmaması ya da görev bilinci içinde hareket etmemeleri sanıyorum önümüzdeki günlerde sorun olarak gündeme gelecek.
Bir küçük örnek vermek istiyorum:
Bornova Küçükpark’ta yıllar sonra çok önemli bir değişim yaşanıyor.
İş makinaları gümbür gümbür çalışıyor.
Her yer toz toprak içinde...
Bornova Suphi Koyuncuoğlu Orta Okulunda yıllar önce ‘Killing’ adı takılan Karşıyakalı Matematik Öğretmeni Sayan Bey’in belirttiği hatta ağzından düşürmediği her fırsatta tekrarladığı gibi ‘Zafer hasarsız kazanılmaz’ sözü gerçeği ortaya çıkıyor.
Esnaf ‘Ne oluyor?’ diye yüzünü buruşturuyor, ‘Bitsin bu çile!’ diyor ama sadece günlük üç beş kuruş kazancının peşinde koşuyor.
Ama nedense farkında değil menfaatinin...
Kaldırımlar büyüyor, rahatça yayılmaları yüzünden...
Yolar daraldıkça daralıyor, müşterilerin rahatı için...
Fakat bir şey unutuluyor.
*- Aysel Bayraktar’dan sonra...
Yerli halkın ya da apartmanlarda oturanların durumu...
Gerçekten Aysel Bayraktar’dan sonra ilk kez tam takım Küçükpark ve çevresine, yani bir Anadolu Kenti büyüklüğündeki Kazım Dirik Mahallesine girildi..
Gün boyu ‘Gel... Gel!’ sesleri de kamyonların, iş makinelerinin motor gürültüsünü bastırıyor.
Aksi halde araç sürücüsü ya bir mekana, ya da açılan çukura düşebilir.
Dedim ya her şey güzel gidiyor...
Ama nendense unutulanlar var!
Önce Bornova’da, sonra Balçova’da küçük bir yangın sonrası kaybettiğimiz canlar...
Kaç öğrencimiz birkaç dakika içinde parlayan ve oturdukları kafenin içinde cayır cayır yanmıştı.
*- Unutulacak gibi değil...
Düşünün iki üç metre ilerideki sokağa caddeye kendilerini atamamışlardı.
Bağırışları çığlıkları apartman sakinlerinin hala kulaklarında...
Siz hiç yangın felaketini yaşadınız mı?
Ben benzer bir faciayı Kuşadası Davutlar’da yaşamıştım.
Görmüştüm...
Orman yangınına koğuşlarda uyuyan askerlerimiz gönderilmişti, yine yıllar önce...
Rüzgâr ve patlayan kozalakların arkalarına sıçrayacağı ve alevler içinde kalacakları hesap edilmemişti.
Zaten bu konuda bilgisizdiler...
Oracıkta 12 askerimiz göreve şehidi olmuştu.
Yanıklarının acısı içinde kıvranan dördü ise hastanede kurtarılamamıştı...
Aynen İzmir’de Bornova eski adıyla Çiftçi ve Süvari Caddesi’ndeki kafe yangınında, ya da Balçova’da öğrencilerin gittiği benzer kafede olduğu, yaşanıldığı gibi...
Zamanın Bornova Belediye Başkanı Cengiz Bulut bu nedenle hiç kusuru olmamasına rağmen yıllarca mahkeme kapılarında süründü..
Dedim ya biz çabuk unutan bir milletiz...
Hele zaman geçti mi unutup gidiyoruz.
Şimdi konuya geleyim:
*- Bu nasıl olacak?
Üç gündür araç giremediği için evdeki eşyayı alacak kamyonu bekliyorum.
Çünkü evdeki halılar toz içinde kaldı...
Yıkanmaları lazım...
İnsan sağlığını ve çevreyi en fazla tehdit edenin toz olduğunun da bilincindeyim.
Zaten sık sık belirlediğim yerlerin toz toprak içinde olduğunu kalkan tozların binlerce kişinin ciğerlerine yerleştiğini kronik göğüs hastalıklarının birinci derecede sorumlusu olduğunu doktorlar açıklamıyor mu?
Gidin göğüs hastalıkları servislerini ziyaret edin görün, birinci etken sigara, ikinci etken ise havadaki toz ve diğer partaküller...
Belli yaşın üstündekiler ise bu yüzden nefes alma zorluğu çekiyor.
Yine çevrenizdekileri inceleyerek göreceksiniz kanserli, ya da kalp rahatsızlığı olanların bile sonuçta genel olarak bu hastalıktan değil COAH denilen hastalıktan vefat ettiklerini öğreneceksiniz.
Çünkü İzmir’in ya da büyük kentlerin şuan için insan sağlığı için en büyük tehlikelerinden biri de bu toz ve havadaki partiküller...
Araçların çıkardığı gazlar...
*- Sil baştan ele alınmalı!
Bornova Belediye Başkanı Olgun Atila buna önem veriyor.
Hatta bu nedenle ‘genel temizlik Seferberliği’ ilan etti.
Mahalle halkı ile çevre ve sokak temizliğine önem verdi...
Ekiplerin başında kendi de elinde süpürge örnek oldu...
Ama başkanın her yerde gözü kulağı olamaz...
Aynen Bornova Küçükpark’ta olduğu gibi...
Bilmeyen ‘Ne olacak, bu kadar önemli mi?’ diye düşünebilir...
Sadece 70 bin öğrencinin, 10 bine yakın doktor ya da teknokrat ya de önemli kişilerin, bir bu kadar da semt sakinleri ye da konukların geldiğini, geçtiğini, yaşadığını düşünün...
Ve burada yaşamın belli saatler içinde değil, 24 saat olduğunu kafanızda canlandırın, önemi ortaya çıkar.
İşte burada yapılan bu önemli çalışmalar kaderine terk edilmiş gibi...
İşçilerin, ağır araç şoförlerinin ve operatörler kendi bildikleri gibi ama ciddi bir çalışma yapıyorlar.
Unutulan ne kadar süreceğini bilmediğiniz çalışmalar sırasında araç girişinin, geçişinin sağlanamaması...
*- İşimiz duaya kaldı
Önceki gece kumun, toprağın, tozun içinde bir çevre inceleme gezisi yaptım...
O ne?
Her köşe ve sokak girişi ya iş makineleri ya da döşenecek parke gurupları ya da çukurlarla kapatılmış...
Yaya atlaya zıplaya geçiyor...
Konutlara, işyerlerine, eğlence mekanarı ile dükkanlara da....
Peki ya bir yangın çıkarsa?
Ya da hastalanan, daha doğrusu sağlık yardımına ihtiyaç duyulursa...
O zaman ne olacak?
Demek ki, bu konuda işimiz Allah’a kalıyor.
Ya da dualarımıza...
Yazımın içinde anlattım...
Kafeteryada yanarak feci şekilde can veren öğrenciler ve müşteriler kendilerini bir anda parlayan alevlerden kurtaramadılar iki üç metre ilerideki alana çıkamadılar.
İsteyen, inanmayan ya da hatırlamak isteyenler arşivlerden hatta bilgisayarlardan yararlanabilirler.
Düşünün acil bir olay olacak, siz kamyon ya da iş makinesini kullanacak birilerini arayacaksınız.
Arasanız da bulamazsınız...
Çünkü ben gece bir yetkili aradım, çok önemli bu konu için uyarı yapmak istedim.
Yok... Yok... Yok...
Sadece Onur Bey’le görüştüm...
*- Böyle olmalı
Onur Bey, Küçükpark’taki Tülay Aktaş Sevgi Yolu’nun sorumlularından biri..
Çok efendi ve güvenilir birisi...
Eski ESHOT’çu, yani belediyeci...
O, ‘Ben sokağın alt kısmını giriş çıkışa hazır tutuyorum!’ dedi.
Kim bilecek, bunu?
Benim gibi yerli vatandaşlar bile şaşırıyor...
Zaten bir yabancı oto sürücüsü Bornova’ya girdiğinde gideceği adresi sormadan, sinir olmadan kesinlikle bulamaz...
Öylesine tek yönler ya da girişi yasak yollar yapılmış, tabelalar konulmuş ki, tam bilmece sevenler için...
*- Kafasına göre!
Bu çalışmaların bir iyi noktası da Trafik Vakfı’nın çekici emekli polis şoförlerine yaradı, belki de...
Daha doğrusu Trafik Vakfı’nın işi bozuldu...
Ne kırmızı ne de ‘girilmez’ işareti onlar için geçerli değildi..
Her park eden aracı çekip gidiyorlardı..
‘Ne oluyor?’ diye şikâyeti yazmıştım...
Hatta ‘uyarı’ levhalarının bulunmadığını da...
Sonra bunlar kimseye somadan birer sözde uyarı levhası taktılar...
Devlet Karayollarının kenarlarına ne tabela koyabilirsiniz, ne de bir yazı...
Sürücünün dikkatini dağıtacak diye..
Kuralları var...
Benzer olay kent içi de geçerli...
Örneğin bir zamanlar kafasına göre sokaklara engeller yapılırdı, amaç oralarda araçların yavaş gitmelerini sağlamak için...
Sonra bilgili ve duyarlı bir vatandaş çıktı, ‘Kafanıza göre hareket edemez, araçların zarar görüp, milli ekonomiye zarar veremezsiniz’ diyerek dava açtı, kazandı.
Üst mahkemede onayladı...
Mesela şimdi neredeyse tüm resmi dairelerin, hastanelerin, resmi özel sağlık kurumlarının, hatta evlerin, yani herkesin kullandığı bariyerler yasada yok...
Kimse kimsenin hürriyetine engel olamayacağı gibi kamusal alana girmesini engelleyemez.
Sadece birinin mahkemeye baş vurması yeterli...
Ama herkes bu işin içinde olduğu, ya da sonuçta kendisinin de bundan zararlı çıkacağına inandığı için ses çıkarmıyor.
Alıştık ya da alıştırıldık...
Aynen kentin ortasında birilerinin keyfince çalışma yapması gibi...
*- Karşıyakalı bir başka
Karşıyakalılar bu konuda çok titizler...
Elektriği mi gelmiyor, suyu mu kesildi...
Vay görevlinin başına...
Yüzerce binlerce tepki...
Gazetenin telefonlarının bu nedenle çoğu kez kilitlendiğini şikayetleri gün boyu dinlemekten arkadaşlarımızın yorulduğunu biliyorum.
Bir de boş verenleri....
Baksanıza birinin aklına yangın ya da sağlık gelmiyor...
Bir belediye görevlisi, en azından zabıta memuru, ya da onlarca belediye çalışanı üzerine iş kabul etmiyor...
Herkes işçinin insafına ya da bilgi ile görüşüne kalmış durumda...
*****
GÜNCEL HABER
Hafta hareketli geçecek
İzmir Milletvekili, Başbakanımız Binali Yıldırım Afyonkarahisar’da, AKP’nin istişare toplantısında sözlerini, ‘2014 seçimlerinde İzmir'de belediye başkanlığı aday kampanyasını yürütürken FETÖ mensubunun, FETÖ örgütünün o bacı, abla ve abilerinin nasıl CHP'yle beraber kendilerini parçalarcasına kampanya yaptıklarına, sandık başlarını tuttuklarına birebir şahidim’diyerek tamamladı.
Bir ara yandaş basın da kunuyu ele almış, CHP’li belediyelerin PKK ve FETÖ’cüleri barındırdığını iddia etmiş, ancak konu mahkemeye düşüceği anda geri adım atılmıştı.
Sonra da suçlu olarak sürekli bir sendikacının ismi geçti.
Çünkü o sendikacı bir konuşmasında yandaş gazetenin yalan yazdığını, olayları çarptırdığını ve halkı böldüğünü iddia ederek alınmamasını istedi.
Anlaşılan önümüzdeki hafta yine hareketli ve karşılıklı suçlamalarla geçecek.
*- Ödül geldi
2. Kadın Girişimcilik Kampı’ndan İKÇÜ’ye ödül
TÜBİTAK, Marmara TEKNOKENT ve KADEM iş birliğinde düzenlenen ‘İnovasyonda Kadın’ temalı 2. Kadın Girişimcilik Kampından İKÇÜ’ye ödül geldi.
TÜBİTAK MARTEK ile KADEM işbirliğiyle, ‘İnovasyonda Kadın’ projesinin II. Girişimcilik Kampı düzenlendi. Kampta eğitim alan 28 kadın girişimciden 5’inin projesi finale kaldı.
‘Biyoaktif Bileşenli Doğal Yara ve Yanık Örtüsü Projesi’ ile finale kalan İKÇÜ Biyokompozit Mühendisliği Yüksek Lisans öğrencisi Nehir Arık başarısını, danışmanı İKÇÜ Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi Mühendislik Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Nesrin Horzum ile paylaştı.
Hem ekonomik kalkınma hem de kadınların güçlendirilmesi amacıyla düzenlenen ve 150’den fazla projenin yer aldığı yarışmada, kadının ekonomik sürecin içindeki rolünün ve inovatif alanlarda aktif olmasının önemine dikkat çekildi.
******
GICIK
*- Nehir gibidir insan: sadece yüzüyle bilinir. Derininde ne saklar yüreğinde neler akıp gider söylemez. Sessizce akıp gider.
*-Yaş aldıkça güzel ve dinç yaşamak için; bir hobiniz olsun, spor yapın, uykunuza dikkat edin, hiç negatif düşünmeyin, her şeye olumlu ve güzel bakın. Neşe saçın. Güler yüzlü olun.
*-Toprak utandı; çocukları bağrına basarken, gül utandı; rengini kan kırmızıdan aldı diye, barış utandı; kanatlarına ölü çocuklar takıldı diye, bir insanoğlu utanmadı!
*- Bir ülkede dokunulmazlık; vekillerin değil, çocukların olmalıdır.
*- Lafı gizleyen değil ‘açık’ diyen ‘mert’ olur. Söz ağızdan çıktı mı, geri almak ‘dert’ olur, hızlı çıkış yapmadan ‘durmayı’ da hesap et, yüksekten uçmak hoş ama düşüşü de ‘çok sert’ olur.
*- Daha doymamışız yaşamasına; günlerimiz dün bir bugün iki, sakın bırakma yarına, unutma yarın yok ki!
*- Eğer biri size gerçekten değer veriyorsa, ne kadar meşgul olsa da, sizinle konuşmak için mutlaka vakit bulur.
*-Bilginin ışığı olmadan neyin güvenliği olabilir?
*- Herkesin inandığını sen bilmeye çalış.
*- Müzeler toplumların hafızasıdır, bilginin mabedidir.
*- Saz yere konmaz, ipiyle duvara asılır.
*- Her şeyin toz pembe olmasını istiyorsan, kafa dengi insanlarla yola çıkacaksın.
*- Bazen akışına bırakmak gerekir; yaprakları suyu, mevsimleri, olayları, ihsanları... Bekleyip görmek gerekir sonuçları...
*- Şeker tadında, güzelliklerle, iyiliklerle dolu bir hafta dileğimizle...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.