22 Kasım 2024
  • İzmir20°C

GEÇ DE OLSA EFE'LERİN HAKKI VERİLMELİ

Yaşar Eyice

25 Eylül 2016 Pazar 19:36

‘SÖKTÜK’ DEDİLER AMA...

Yaşar Eyice / Yeni Vizyon Gazetesi

Öğretmen öğrencilere, ‘Anıtkabir’e nasıl gidilir?’ diye sorsa, eminim ki çok güzel yanıtlar alır...

Çocuklarımız, yani öğrenciler, birbirinden anlamlı yanıtlar veri.

Hiç birinin ‘Oyun sahası çok güzel!’ diyeceğini, ve de ‘kaydırak’ için Anıtkabir’e gitmek isteyeceğini düşünemiyorum.

Söyleselerdi, inanmazdım...

Anıtkabir’e değişik aralıklarla birkaç tez gittim...

Bir keresinde Karadeniz Gezisine çıkmıştık İzmir’den, Karşıyakalı Öğretmen Nurten Yelken ve Gülten Gülperçin ile...

Artvin’e kadar gittik...

Hem gidişte, hem dönüşte Ankara’da konakladık ve tabii ki ilk işimiz Anıtkabir’i ziyaret idi.

Bir keresinde de Balçova halkıyla birlikte özel olarak Anıtkabir’e gittik, Belediye Başkanı Mehmet Ali Çalkaya’nın davetlisi olarak.

O davette, benimle birlikte Bankacı Nazlı Açıkel Bayındır,  Atatürkçü Öğretmenlerimiz Alev Melek Erçetingöz, Nesrin Dizdaroğlu, Türkcan- Ünal Tümin, Gazeteci Murat Eştürk, Kaya Çelikkanat, Mehmet Özdoğru vardı.

Aslanlı yolun merdivenlerini her seferinde huşu içerisinde, Atatürk ve silah arkadaşlarına dua ederek çıkmışımdır.

Tabii ki büyük Devlet adamı İsmet İnönü’yü de, Maraşel Fevzi çakmak’ı da düşünmüşümdür.

Hepimiz değil dünya biliyor:

Anıtkabir, Türk Kurtuluş Savaşı'nın, inkılâpların önderi ve Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk'ün, Ankara Anıttepe'de bulunan anıt mezarıdır.

Ve üç gün önce Anıtkabir’deki rezaleti duydum...

Tepkimi sosyal medyadan duyurdum...

Destek verdim, ‘istemezükçü’ dostlarıma...

Bunlar ‘Yeniçerililer’ gibi, onların anlayışındaki ‘istemezükçü’ değillerdi...

Hepsi memleketini, yurdunu, Atatürk’ü, değerlerimizi yürekten seven gerçekçi istemezükçü idiler.

*- İYİ Kİ DUYARLI MİMARLAR VAR

Kötü haber,  Mimarlar Odası Ankara Şubesi  tarafından duyuruldu...

Anıtkabir’e  bir kargo şirketinin sponsorluğuyla Anıtkabir Komutanlığı tarafından çocuk parkı yapılmış.

Mimarlar da bizim gibi, ‘Anıtkabir’e büyük saygısızlık yapılmıştır. Saygı mekanından çocuklar saygı durmak için olmalıdır. Anıtkabir plastik kaydırak alanı değildir’ diyerek tepki gösterdiler.

Olaya ateş püskürenler çığ gibi büyüdü.

Çünkü; Anıtkabir, anı mekanıdır, saygı mekanıdır.

Tasarım sürecinde, Aslanlı yolda yere döşenen taşlarla, kafanızı yerden bile kaldıramayacağınız bir tasarım kurgulanmıştır.

Bu ülkenin Kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün çocuk sevgisini biliyoruz. Ancak zamandan ve mekândan bağımsız çocuk oyun aletleri koymak büyük saygısızlıktır.

*- DENİZLİ’DEN GELDİ...

Yaşamını ve mesleğini Denizli’de başarı ile sürdüren İzmirli Gazeteci Eren Güneş de, iki fotoğraf ile birlikte olayı duyurdu...

‘Anıtkabir'e yapılan ve tepkilere neden olan çocuk parkı CHP'li gençler tarafından sökülmek istendi.’ Dedi.

Anıtkabir'e CHP'li gençlerin dışında vatandaşlar da geldi ve oyuncakları sökmek istedi.

Ancak olayın provoke edilmek istendiği belirlendi.

Bunun üzerine askerden derhal söküm işini çözmeleri istendi.

Ve bu satırlar yazılırken, 25 Eylül 2016 Pazar günü, ‘ucube’ olarak adlandırılan oyuncakların, sivil toplum kuruluşlarının da katılımıyla söküldüğü haberi geldi.

Aslında, ‘gözümle görmeden, kulağımla duymadan inanmam’ diyecektim ama bu hassas konu yalnız CHP’liler değil,MHP ve AKP ile diğer partililer, yani tüm yurttaşlar tarafından tepki gördüğü için gelen haberlere inandım.

*- DERS KONUSU OLMALI...

Çetin Erokay İzmirli bir emekli reklamcı.

Şimdi resim sanatı ile ilgileniyor.

Hatta Türkiye adına geçenlerde Moldova’da da bir sergi açtı.

Bakın bu konuda ne diyor:

‘Anıtkabir e oyun parkı mı?

Yuh artık!

Eğer bu (M) Kargo’nun halkla ilişkiler kampanyasının bir parçası ise, (M) kargo bu projeyi sunan pr’cının ve ona onay verenin işine son vermelidir. Eğer projeyi sunan bir pr şirketi ise hemen mukavelesi iptal edilmelidir, bir de üstüne dava açılmalıdır.

Bir halkla ilişkiler uzmanı,kampanya yürüttüğü toplumun tarihi, ahlaki ve moral değerlerini çok iyi bilmesi ve saygılı olması gerekir.

Bunlar Atatürk’ün, Anıtkabir’inTürkler için ne kadar önemli olduğunu bilmiyorlar mı?

(M) Kargo bilmiyor ise, Anıtkabir yönetimi de mi bilmiyor?

Bu oyun parkı oradan hemen kaldırılmalıdır.

Bu olay da basın yayın ve gazetecilik okullarında halkla ilişkiler derslerinde ‘kötü halkla ilişkiler, halkla ilişkiler faciası veya kaş yapayım derken göz çıkarma!’ örneği olarak okutulmalıdır

*- SAYGISIZLIK...

İzmirli hemşehrimiz Nurhan Artemiz’de duygularını şöyle özetlemiş:

‘Anıtkabirde çocuk oyun alanı kurmayı protesto ediyorum.

TürkiyeCumhuriyeti'nin kurucu lideri ve ilk Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk'e minnet ve şükran yapılan Anıtkabir'e, bir çocuk eğlence

parkı yapmak, orada yatan Atatürk'e saygısızlıktır.

Çünkü Anıtkabir'in anlamı ANITMEZAR’ dır.

Bir mezar yerinde, çocuklar için de olsa bir eğlence yeri kurmak sadece saygısızlık anlamına gelir.

Bu Anıtkabirde olursa, hem saygısızlık, hem de vefasızlık olur.

O nedenle bu ayıptan derhal vazgeçilmelidir...’

Hüsnü Oral, Mehmet Ethem Güleç ve daha birçok, daha doğrusu binlerce İzmirli de buradan tepkilerini belirttiler.

Yani hepimiz yine tek yumruk olduk...

*- YÖRÜK ALİ İÇİN, ‘BÜYÜK KOMUTAN’

Ercan Dolapçı İstanbul’da yaşayan Aydınlı bir araştırmacı gazeteci.

Şimdi herkes ‘araştırmacı’ diye adının başına bir sıfat ekliyor ya, Ercan Dolapçı’nın yanında esemeleri bile okunmaz.

Çünkü Dolapçı, yalnız Türkiye’de değil, yazılarını İran’da, Rusya’da, Avrupa’nın birçok ülkesinde kütüphanelere, devlet arşivlerine girerek yazıyor.

Konuyu daha fazla genişletmeden, altı fotoğrafla değerlendirdiği bir yazısından alıntı yapayım.

‘Büyük komutanı rahmet ve saygıyla anıyoruz...’ diyen Ercan Dolapçı şunları yazmış:

‘23 Eylül 1951: Aydın'ın milli kahramanı Yörük Ali Efe, Bursa'da 56 yaşında hayatını kaybetti.

16 Haziran 1919 günü Malgaç Köprüsü'nde Yunan birliğine saldırdı ve dağıttı.

O gün 24 yaşındaydı...

Bu baskın Milli Mücadele'nin ilk eylemi oldu.

Milis Miralay rüstesiyle Milli Aydın Cephesi Komutanı olarak girdiği 300 çatışmadan yaralanmadan çıktı.

TBMM tarafından Kırmızı Şerit İstiklâl Madalyası verildi.

1928 yılında yerleştiği İzmir'de bir tramvay kazasında iki ayağını da diz kapağı altından kaybetti...

İzmir'deki konağını da okul yapılması için bağışladı.

Maaşını da hayır kurumuna bağışladı...

Torunu Kayhan Kavas okudu ve yıllar sonra Vali oldu...

Atatürk'ün de çok sevdiği bir efeydi.

Mezarı Aydın Yenipazar ilçesinde Müze Ev'de bulunuyor.’

*- ARTIK GÜN YÜZÜNE ÇIKARALIM

Çoğumuz bunu biliyor...

Ama bilmediğimiz bir nokta var.

Onu da Aydınlı Ergün Uyar, Mehmet Küçük ve birçok kişi biliyor.

Yalnız Malgaç Baskınında değil, Yunanlı ve Rumlarla girişilen her çatışmada yanında bulunan ‘Gurbetin Ali’nin torunu Ahmet Gözen önemli bir konuya değiniyor.

Dediği şu:

‘Yörük Ali’ye istiklal madalyası ve Rumlardan kalan araziler verildi.

Diğerlerine İstiklal madalyası dahil hiçbir şey verilmedi.

Onun yanında savaşan birçok kişi ihtiyaç içinde öldüler.

Dedem Gurbetin Ali dahil hepsi, ‘Biz vatan için savaştık hiçbir şey vatandan daha önemli değil’ dediler.’

Buradan şunu çıkarıyorum....

Biz ‘vefa’ya önem veren kişileriz...

Bu yüzden çok yıllar geçse de, bu yiğitler Genel Kurmay tarafından belgelerle bulunmalı ve de Hükümetimiz tarafından kemikleri sızlamasın diye torunlarına, arkada bıraktıklarına gereken yapılmalıdır.

Madalyaları teslim edilmelidir...

Bildiğim kadarıyla MHP Aydın Milletvekili Ertuğrul Kumcuoğlu bu konuda bir ön çalışma yapmıştı, ama sonucunu bilemiyorum.

Ama bildiğim  İzmir’de Tepecik SSK Hastanesi’nde yıllarca başhekim olan Dr. Hilmi Kumcuoğlu, dedesinin ' Savaş Gazilerinden olduğunu kayıtlardan çıkarmış ve çok yıllar sonra kendisine ‘Şeref madalyası’ gönderilmişti.

Hatta büyüğümüz (ninemiz), Atatürk’ün Casusu ‘Ayşe Çavuş’ için de bizim Genel Kurmay’a başvurarak ‘madalyasını istememizi’ önermişti.

O da, Aydınlı Gurbetin Ali gibi, ‘Her şeyim var, hiçbir şey istemiyorum’ demişti, Mustafa Kemal’e...

Yenipazar’da Yörük Ali Muzesı yapıldı.

Yanında mücadele eden efeler için bir bölüm hazırlanabilir.

Ödemiş’e olduğu gibi fotoğrafları, geriye kaldıysa giysileri, silahları, fotoğrafları koyulabilir.

İzmir’deki Fransız Konsolosluğu’nun girişinde, büyük bir mermer var.

Üzerinde Fransa için savaşan İzmirli Levanten ve Fransa kökenlilerin, ailelerin isimleri kazınmış.

Benzeri bizim kızanlarımız, efelerimiz, zeybeklerimiz, hangi ismi verirseniz verin yurtseverlerimiz için olabilir.

Ailelerin üzüntü ve acısı yıllar sonra hafifletilebilir.

*-  GEÇ KALINMADI...

Süleyman Kınık ‘Kurtuluş Savaşında kimse menfaat için savaşmadı. O yıllar yokluk yıllarıydı. Yörük Ali lider olduğu için adı geçiyor. O yüzden ona verilmiştir.

Yörük Ali Efenin Müzesinin bir köşesinde birlikte çarpıştığı tüm efelerin isimlerinin yazılması gerekirdi. Ve hala yazılması gerekir düşüncesindeyim. Geç kalınmış sayılmaz. Ruhu Şad olsun.’ diyor.

Ancak, efelerin bir kısmı fakr-ü zaruret içinde olmalarına rağmen hiç bir şey istemediler isteselerdi tabiriyle maraza çıkarabilirlerdi.

Devletimiz bunu ele almalı ve düşünmelidir.

Sanıyorum İzmir Valisi bunu iyi biliyordur.

Çünkü Aydın’dan geldi.

Yani İzmir Milletvekili, Başbakan Binali Yıldırım’a bırakın anlatmayı çıtlatsa bile haklar yıllar sonra sahiplerine teslim edilir.

Büyük devlet olduğumuzu tüm dünya görür.

*-  İKİYE BÖLÜNMEK ÜZEREYİZ

Dün söz etmiştim...

Hatta yazmıştım...

Ancak; TSYD yönetiminde olan İzmirli. Sevdiğimiz bir dostumuzun, Genel Başkan Oğuz  Tongsir’i uzunca bir yazı ile met ettikten sonra, ‘Olağanüstü Genel Kurul için İzmir’den imza atacaklar olursa’ karşı çıkacağını açıklamasını ‘Yönetimde olmanın verdiği normal tepki’ olarak yorumladım.

Hâlbuki kendisi ‘Kimse kesmenin imzasına ipotek koyamaz’ cinsinden güzel konuşmalar yapardı, bir zamanlar.

İmza toplanmasını da isteyen İzmir’den bir büyüğümüz; Öcal Uluç...

Şimdi bir imza ya da olup olmayacağı belli olmayan olağanüstü genel kurul için mi, bölünmüşlük sürecek...

Sonuçta zararını, her zaman olduğu gibi İzmir olarak biz çekmeyecek miyiz?

Görmüyor mu, duymuyor mu?
İstanbul menfaati olduğu zaman nasıl birleşiyor...

Bu arada bir hatırlatma yapayım:

Şu anda İzmir Milletvekili olan Sevgili Atila Sertel gazeteciler cekiyeti başkanı iken, yönetiminde olan ve gerçekten her konuda kendisini destekleyen ve de yanında olan, laf söyletmeyen bir Nesrin Coşkun vardı...

Bir Ali Ekber vardı...

Bunlar mesleğin içinde yıllarca mücadele etmiş kişilerdi...

Sonrası ne oldu?

Yani eski dostlar düşman olmaz ama fikirler değişebilir, grup dağılabilir...

Bilmem ne demek istediğimi anlatabildim mi?

Daha birçok ismi sayacaklar vardır...

Neyse lafı daha fazla uzatmadan, yazdığımı tekrarlayayım, bakalım bir yanlışlık var mı?

*- DARBECİLİKLE SUÇLUYOR!

Cumartesi sabahı (24.09.2006)  Türkiye Spor Yazarları Derneği Genel Başkanı Oğuz Tongsir’in talimatı ile İzmir dahil, Türkiye’deki tüm üye Spor yazarlarına şu not geçildi:

‘Değerli Üyelerimiz;

Bazı çevrelerce Olağanüstü Genel Kurula gidilmesi için imza toplandığı duyuyoruz.

TSYD’nin 53 yıllık tarihinde görülmemiş bir girişimdir.

Derneğimizde seçimler 3 yılda bir yapılır.

Hesaplar orada sorulur.

Olağan Genel Kurula 20 ay kalmışken, imza toplanması, bir bakıma ‘darbe’ girişimidir.

Demokrasinin yara almasına ve TSYD’nin tarihine kara bir leke sürülmesine asla izin vermeyeceğinize inancımız sonsuzdur.

Saygılarımızla TSYD.’

*- KONGREDEN KORKULUR MU?

Birkaç gün önce, TSYD’yi ele almış ve bazı ustaların ‘olağanüstü gene kurula gitmeleri’ gerektiğini belirtmiştim.

Henüz sesi sedası çıkmayan İzmirli Spor Yazarları’nın, bir kulüp (Galatasaray) muhabirliğinden nasıl genel başkan olduğunu,  oylarını aldığı İzmirli spor yazarlarının İstanbul takımlarının maçlarını izlemelerine ambargo koyduğunu, hatta eski yöneticileri bile ‘Genel Merkeze sokmam’ diyebildiğini, hepsinden önemlisi, seçilir seçilmez ilk iş olarak rozeti değiştirerek, üzerindeki Türk Bayrağı’nı sildirdiğini ve tepkiler üzerine tekrar koydurttuğunu, bunun da gazete ve televizyonlarda gündem oluşturduğunu yazmıştım.

‘FETÜCÜ’ suçlamasının Savcı tarafından aklandığını açıklayan Oğuz Tongsir, şimdi de imza topladıklarını belirttiği (belki de böyle bir şey yok, duyumdan söz ediyor)  ‘Darbeci’ olarak suçluyor... Herhalde önümüzdeki günlerde yine değişik açıklamalar duyacağız.

Bu arada belirteyim, İzmir değil ama Genel merkezin dibindeki TSYD İstanbul Şubesi bir süre önce, gece gündüz birlikte oldukları Genel Başkan Oğuz Tongsir ile yönetimin istifa etmelerini yazılı olarak istemişlerdi.

Bence; OHAL şartları arasında tüm dernek ve sivil toplum kuruluşlarının ele alınıp, bazı sızıntılardan, hatta FETÖ’cü gibi PKK’lılardan da temizlenmesi için yeniden yapılanma ve kongre yapmaları sağlanmalıdır.

Böylece yeni temiz şaibesiz sayfalar açılır.

Kendinden emin olan da bu işten çekinmez, gocunmaz, üzerine almaz.

Bunları neden yazdım?

İzmirli bir iki spor yöneticisi, Oğuz Tongsir’i met etmişler ve ‘İmza atan ya da atacaklara’ çatmışlar.

Hiç gereği yok...

Herkes kendinden sorumlu...

Kişilerle ilgisi olmadığını benim gibi herkesin bildiğini sanıyorum...

****

KURDELA

DENİZLİ’DE İTFAİYE HAFTASI

İtfaiye Haftası etkinlikleri dolayısıyla 26 Eylül 2016 Pazartesi (bugün) saat 10.30’da Denizli Büyükşehir Belediyesi önünde tören yapılacak. Ayrıca saat 16.00’da Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Dairesi Başkanlığı Eğitim Tesislerinde, yapımı tamamlanan İtfaiyeci ve Kursiyer Eğitim Merkezi, İtfaiyeci Kondisyon Salonu ile İtfaiyeci Misafirhanesi açılışı için tören düzenlenecek ve kapsamlı bir itfaiye tatbikatı sunumu yapılacak. *-

*****

ANLAYANA

*- Susarak unutmayı, yaşayarak alışmayı, güvenerek aldanmayı, severek kaybetmeyi öğrenmiş biri için yalnızlık bazen dert değil sadece zevktir.

*- En güzel intikam alma şekli başarımı olmaktır. Çünkü başarı seni sevmeyen herkesi üzer.

*- İşimiz nazardan, yolumuz düşmandan, kapımız nankörden uzak olmalı.

*- GÜNÜN TAVSİYESİ: Geriye kalan ömrünü, kendi mutluluğun için yaşa.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.