KUŞADASI'NDA TEK SES: "HEPİMİZ ALEVİYİZ, HEPİMİZ UĞURUZ"
Aliağa Haber / Ege Hakimiyet Gazetesi / Demokrat Foça Gazetesi / Günaydın Ege / Alfa Tivi /
Kuşadası'ndaki Aleviler ve birçok vatandaş geçtiğimiz günlerde İstanbul Okmeydanı'nda polisin kurşunuyla hayatını kaybeden Uğur Kurt için yürüdü.
Yüzlerce vatandaşın katıldığı yürüyüşte Kuşadası tek vücut oldu. 22 Mayıs akşamı İstanbul Okmeydanı'nda polisin ateş etmesiyle başından vurulan 30 yaşındaki Uğur Kurt için Kuşadası halkı meydanlara akın etti. Vatandaşlar, "Hepimiz Aleviyiz, bizi de mi öldüreceksiniz", "Yolumuz hak yolu" , "Katliam yapanlar insan olamaz", "Kanun herkese lazım, yargı bağımsız olmalıdır" yazılı pankartlar açtı. Çarşı ve sahilde yürüyüş yapan vatandaşlar, hükümet ve polis karşıtı sloganlar atarak yaşanan acı olayı lanetledi. Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı, Alevi Gençliği ve Alevi vatandaşların yanı sıra yüzlerce vatandaş yürüyüşe katıldı. Kuşadası Belediye Başkanı Özer Kayalı, Belediye Başkan Yardımcısı Muzaffer Eryiğit, Belediye Meclis Üyeleri, CHP Kuşadası İlçe Başkanı Soner Kaplan, CHP Kuşadası Kadın Kolları'nın yeni Başkanı Nimet Karatosun Tuğral, çeşitli sivil toplum örgütlerinin temsilcileri ve diğer partililer de Alevilere destek verdi.
YÜRÜYÜŞÜN ARDINDAN BASIN AÇIKLAMASI
Yüzlerce vatandaşın katıldığı yürüyüş İsmail Cem Dostluk ve Barış Meydanı'nda son buldu. Soma'da yaşamını yitiren maden şehitleri ve Alevi Uğur Kurt için 1 dakikalık saygı duruşunda duruldu. Saygı duruşunun ardından Hacı Bektaş Anadolu Kültür Vakfı basın açıklaması yaptı.
İşte o açıklama;"Dün Berkin’imizi Hakk’a uğurladık, bugün Uğur'um uzu! Yarın önümüzde kimin cenazesinin bulunacağını ise kimse bilmiyor! Bugün herkesin Alevi olma günü değil! Hiç kimse Alevi olmasın ama herkes aynaya baksın ve en başta bu kanlı iktidarın arkasına güç yığanlar: Siz aynaya bakın! Siz muktedir Sünniliğinizle, devlete ve hükümete terk ettiğiniz dininizle yüzleşmedikçe, muktedirler sizin adınıza öldürmeye devam edecek. Siz, bir günlüğüne Alevi olarak değil, her günkü Sünniliğinizle sokağa çıkmadıkça, sizden farklı olanlar öldürülmeye devam edecek. Bugün devletin camilerinden okunan her ezan bizim için bir ölüm habercisine dönerken, herkes için karar vaktinin hızla yaklaştığınızda ilan ediyor: Alevisiz, Ermenisiz, Kürtsüz, Yahudisiz, Süryanisiz, Ezidisiz, Rumsuz, kadınsız, işçisiz, çocuksuz bir dünya, Türk-Sünni-Erkek-Burjuva bir cehennem mi istiyorsunuz? Yoksa halkların kardeşçe yaşayacağı bir sofra mı? Tarihi, zalim sofrasından ibaret sayıp o sofraya adınızı kaydettirmek için zalimlerin timsahlardan çaldığı gözyaşlarıyla süslediği o sofraya, bugün Hakk’a uğurladığımız Uğur’umuzun, daha dün on iki yaşında 13 kurşunla vurulan Uğur’umuzun, ekmek almaya koşan Berkin’imizin annelerini, Roboski’nin annelerini mi çağıracaksınız; yoksa tarihte adınızın varlığından hiç şüpheye düşmeden kaleme mi sarılacaksınız? Roboskili annelerimiz Soma’da; ey Alevileri sağduyuya ve sükunete çağıranlar, sizler neredesiniz?
ÖLÜMÜZE DE DİRİMİZE DE TAHAMMÜL EDEMİYORLAR
Biz Aleviler canımıza kastedilmesi ve temel haklarımızın hiçe sayılması karşısında ne zaman sesimizi yükselttiysek, sesimiz "oyuna geldiğimiz", "Alevi-Sünni çatışması yaratmaya çalışan karanlık güçlerce alet edildiğimiz" söylenerek bastırılmaya çalışıldı. Oysa bizi er, muktedirlerin isterleri doğrultusunda gah "ebedi dost" gah "ezeli düşman"lar olarak çağrıldığımız bu ölümcül oyunu iyi biliyoruz. Aleti olduğumuzu iddia ettikleri karanlık, bizim değil, dün cenazemizi kurşunlayarak Uğur Kurt'u vuranların karanlığıdır. Ölümüze de dirimize de tahammül edemediğini artık gizleyemeyen muktedirin karanlığıdır. Biz Aleviler için karanlıkta kalan bir şey yok.
BİZİM İÇİN KARANLIKTA KALAN BİR ŞEY YOK
AKP hükümetinin Alevilerin sorunlarım çözme iddiasıyla başlattığı ve " açılım" olarak lanse ettiği girişimin üzerinden 5’yıl geçti. Bu 5 yıl içinde yaşadıklarımız, Türkiye Cumhuriyetinin eşit yurttaşları olmayı talep eden bir toplumun nasıl adım adım zincirlerinden boşalmış bir nefret ve şiddetin hedefi haline getirildiğini hepimize gösterdi. Bizim için karanlıkta kalan bir şey yok... Alevi düşmanlığını müzakere ve açılım kılıfı altında pazarlayanlarda kaleme alınmış açılım raporunda, siyasi cinayetler işlemekle itham edildik, terör örgütlerinin arka bahçesi ilan edildik, radikal bir dile tutulduğumuz gerekçesiyle tehdit edildik. Öte yandan bu mütecaviz dilin devletin tozlu arşivlerinde kalmayacağını bilecek kadar aydınlık zihinlerimiz ve belleğimiz.
İKTİDAR YARALARINI ÖLÜ ALEVİ BEDENLERİYLE SARIYOR
Artık kimsenin hatırlamaya ihtiyacı yok! İşte cenazemiz orta yerde. O kalkmadan öteki cenazemiz sırasını bekliyor. Yarın kimlerin sıraya gireceğini kimse bilmiyor. Ölüm kusuyor bu iktidar artık Alevilere! İktidar yaralarını ölü Alevi bedenleriyle sarıyor! Gezi direnişinde güvenlik güçleri tarafından öldürülen çocuklarımız ve gençlerimizin neredeyse tamamı Aleviydi. Sırtını iktidara yaslayarak gazeteci ve bilim insanı sıfatıyla kaleminden kan damlatanlar, Gezi direnişini bir Alevi ayaklanması olarak tarihe kaydetmekte gecikmediler. Kentsel mekanları rantın mantığına terk etmekte ve yatak odalarımızdan soframızdaki içeceğe kadar hayatımızı kuşatmakta sınır tanımayan iktidar karşısında yükselen haklı ve onurlu bir direnişin yükü, Alevi düşmanlığıyla hafifletilmeye çalışıldı. Alevi mahalleleri, Türkiye'nin her yerine yayılan kitlesel direnişi kırmak ve direnişçilere gözdağı vermek üzere güvenlik güçlerinin üssü haline getirildi. Üzerinde yükseldiği cemaatle yürüttüğü iktidar kavgasını "tehdit" ve "mağduriyet" söylemiyle, hukuk dışı ve antidemokratik uygulamalarının meşruiyet zemine haline getiren AKP hükümeti, döktüğü kan yetmeyince toplulukları içerden bölmek için Gezi’nin hemen ardından cami-cemevi projelerine sarıldı. Artık biliyoruz ki atacağınız her cami-cemevi
temeli bizim mezar taşımızdır!
İKTİDARIN TÜM OYUNLARI BOŞA
Ama iktidarın tüm oyunları, döktüğü kan boşuna! Dün nasıl Berkin’imizi Alevisi, Sünnisiyle yüz binler, milyonlarca insan omuzlarında taşıyarak uğurladıysa, aynı şekilde bugün tüm uğurlarımız, Somali, Diyarbakırlı, Sivaslı, tüm uğurlarımız milyonların divanına yazıldı! Boşuna, katliamı katliamla unutturma ve bastırma çabalarınız! Boşuna!
Ey muktedirler, şunu bilin ki ölüm ölür, biz ölmeyiz!
Geçen hafta Soma'da resmi rakamlara göre 301 maden işçisinin ölümüyle sonuçlanan bir katliam yaşandı. Katliamın yarattığı acı ve öfke karşısında, gün geçtikçe daha da aşikar hale gelen sorumluluğunu reddeden, henüz cenazeler kaldırılmamışken Soma'ya güvenlik güçlerini yığarak olağanüstü hal ilan eden hükümetin kalemşörleri, yarın köşelerinde Soma'yı anmıyor olmanın rahatlığım yaşayacaklar. Yarın Okmeydan'ın ve Uğurlarımızın "nereden geldiği belli olmayan" bir kurşunla vurulduğunu yazacaklar. Soma'nın acısı ve öfkesiyle Berkin'in ve Uğur'un acısı arasındaki, Soma'yla Okmeydanı arasındaki bağlantıyı karanlığa terk edecekler. Oysa bizim için karanlıkta kalan bir şey yok. Soma'da bir katliam yaşandı. Okmeydanı'nda bir katliama hazırlanılıyor. Hala oyuna gelenlerin Aleviler olduğunu söylemeye devam edebilecek misiniz? Hala “ama”sız, “fakat”sız, “lakinsiz” “bugün bir Alevi öldürüldü, dün bir Kürt, önceki gün bir Ermeni ve ben Türk’üm ve Sünni’yim” demeyecek misiniz?
Yine de bizden ellerini ovuşturarak “Nerede Kültler, nerede Türkler, nerede Sünniler, nerede Ermeniler” diye sitemkar çığlıklar atmamızı bekleyenlerin hevesleri kursaklarında kalacak. Boşuna beklemeyin! Burada kim varsa, onlar burada! Biz neredeysek, onlar burada! Onlar neredeyse biz oradayız! Soma’ya kömür karasına gömdüğünüz canlar biziz! Uçaklarınızla vurduğunuz çocuklar biziz! Üniversitelerde gaza boğduğunuz, satırlarınızla saldırdığınız öğrenciler biziz! Nerede alın teri varsa orada biz varız!
HIRSIZLIK VARSA ADALET YOKTUR
Ama Soma’da patronlarla tokalaşıp işçilere tekme-tokat girişenler, ülkeyi arpalığa çevirdiklerinden yurttaşları eşek yerine koymaktan geri durmayanlar, kara gözlü eşeklerimizin emektarlığından bihaber zulümle abad olanlar, sizin gözleriniz vardır görmez, kulaklarınız vardır işitmez; ama ayaklarınız vardır ürünlerimizi çiğnemek için, elleriniz vardır çalmak, çocuklarımızı öldürmek için! Ama biliyoruz ki o eller, o ayaklar size babanızdan mirastır: Hırsızlık malı! Çoktandır sıra canlarımızı çalmaya geldi!
Hırsızlık varsa adalet yoktur! Adalet yoksa hükümet yoktur, devlet yoktur! Ama hiç şüphemiz yok, devlet olmasa da adalet olacak! Adaletin, aldığı maaşın borcu gereği de olsa, lütfedip katliam yerine bile gelmeyen savcılarınızın elinde tecelli etmeyeceğini artık biliyoruz! Bizimle alay edercesine, döktüğünüz kanımıza bile, bizi bekçi kılan polisinizin elinden gelmeyecek o adalet!
YAŞASIN HALKLARIN KARDEŞLİĞİ
Biz, Aleviler, tüm dostlarımızla, tüm kardeşlerimizle, yağmur çamur demeden peşinizi kovalayan Cumartesi annelerimizle, hep beraber, öldü sandığınız adaletin nöbetini tutmaya devam edeceğiz! Ne zalimin yoluna, ne zalimin diline minnet etmeden adaletin nöbet defterini yazmaya devam edeceğiz! Evet, savunmasızız, evet, korunmasızız, evet, açıktayız, açığız, ne sırtımızı dayadığımız holdinglerimiz, ne katmer katmer yayılmış okullarımız, ne istilacı din derslerimiz var. Cemevlerimizin önünde bir bekçimiz bile yok. Elimizden su içmeyi haram, kanımızı içmeyi helal bilen herkes, Soma’yı anan, öğrencilerinin.üzerine Özel timi süren, fakültelerine gaz bombası atılmasını emreden rektörler, medyanın kirli kalemşörleri, karbon m o n o k s i t te n ölümün güzel olduğunu söyleyen ilimsiz bilimciler siz de bilin ki bu nöbet defterinde, evlatlarımıza kurşun sıkan katiller kadar, cüsseniz neyse o kadar bir köşede adınız
sonsuza kadar yer alacak, sonsuza kadar anılacaksınız! Ne mutlu size!
Unutmayın, bugün her yoksulumuz için kazdığımız mezar, yarın her biriniz için tahta bir Zülfikar!
Gün gelecek devran dönecek, AKP halka hesap verecek!
Yaşasın halkların kardeşliği!"
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.