İZMİR’E ‘ÖZEL’ GÖZÜYLE BAKILIYOR!
Yaşar EYİCE / Yeni Vizyon Gazetesi
Daha çok İzmir’i konuşurlar
Okuyucularım biliyor!
İstanbul’da ‘İzmir’, daha doğrusu Aziz Kocaoğlu dolayısıyla CHP kıskançlığı son aşamasında.
Bunun nedeni de, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun belediyecilik konuşmalarında sürekli İzmir’i örnek göstermesi...
Yaşayanlar bilir...
Ben de gerek İSPARK yöneticileri gerekse İBB yöneticileri ile çok tartıştım...
Öyle ki, bir keresinde partili memur ya da çalışanların yanından hızlı adımlarla ayrılmasaydım, belki de gözümü hastanede açacaktım...
Takılmış plak gibi söyledikleri hep şu:
İzmir’in ulaşımı eski, pis, kokan araçlarla yapılıyor.
Bir metroyu hala bitiremediler.
Körfezden yararlanamıyorlar, gemileri eski ve bizim verdiğimiz.
İzmir köy gibi!
Diğer söylediklerini de zaman zaman anlatıyorum.
Kıskançlık ve fesatlık diz boyu!
Ama nedense son yıllarda İzmir hep İstanbul’dan göç alıyor.
‘Yaşanacak şehir İzmir!’ diyorlar...
Tarihte hep böyle olmuştur...
Şimdi size önceki geceden bir örnek vereyim:
*- İstanbul’un göbeğinde...
Beşiktaş'ta Levent Büyükdere Caddesi'nde saatlerdir otobüs gelmemesi üzerine vatandaşlar yolu trafiğe kapattı.
İstanbul'un en işlek caddesinde yapılan otobüs eylemi İstanbul trafiğini kilitledi.
Levent Büyükdere Caddesi'nde otobüs bekleyen vatandaşlar belediye otobüslerinin uzun süre durağa gelmemesi üzerine caddeyi trafiğe kapattı.
İstanbul'un en işlek caddesinde yapılan eylem nedeniyle trafik durma noktasına geldi.
*- Vatandaş hep isyanda!
Hastası olduğunu söyleyen bir vatandaş, vatandaşlardan yolu açmalarını rica etti. Vatandaşlar, büyükşehir belediyesine tepki göstererek, "Belediye daha fazla otobüs koysun, evimize gidemiyoruz" dedi.
Bir süre sonra olay yerine gelen polisler vatandaşları yoldan çıkardı. Vatandaşlar ise otobüslerin gelmemesi halinde tekrar yolu kapatacaklarını söyledi.
İşte İstanbul dedikleri şehirde durum böyle!
Ya İzmir’de durum nasıl?
İki örnek vereyim:
*- İki ayrı tören!
Aziz Kocaoğlu her hafta mutlaka ya bir temel atıyor, ya de bir imalatı hizmete açıyor.
Örneğin 26 Kasım 2016, Cumartesi günü, Küçük Menderes Havzası'ndaki ilçelerin altyapı ihtiyaçlarına daha hızlı cevap verilmesini sağlayacak Bayındır Şantiyesi'nin açılış töreni saat 11:00’de Kuzey Küme evleri No:22 ‘de yapılacak.
Daha çevreci, daha konforlu ve daha güvenli, 50 adet yeni Solo otobüs ise 24 Kasım 2016, Perşembe günü saat 12’de yani bugün törenle hizmete giriyor.
Tören; Bornova’da Aşık Veysel Rekreasyon Alanı’nda yapılacak.
Herhalde bu anlattıklarım bazılarına kapak olmuştur.
*- Daha sessiz, konforlu ve hızlı...
Ege Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Makine Mühendisliği Bölümü Konferans Salonu’nda ‘Dizel Yakıt Pompası Çalışma Prensipleri ve Yeni Nesil Ürün Geliştirme Faaliyetleri’ konulu seminer gerçekleştirildi. Etkinlikte konuşan Makine Mühendisi Levent Akın, ‘Yeni motor pompa sistemleri ile dizel motorlar; daha sessiz, konforlu ve hızlı olacak’ dedi.
Dizel motorların pompalama sisteminde yeni değişikliklerin olduğunu söyleyen Akın, en önemli değişikliğin emisyon oranında gerçekleşeceğini söyledi.
Her ülkenin emisyon oranını farklı kabul ettiğini vurgulayan Akın, bu emisyon kurallarına motor üreticilerinin uyması gerektiğini aktardı.
*- Düşük yakıt!
Motor üreticilerinin hedeflerinin daha düşük yakıt tüketimini elde etmek olduğunu söyleyen Akın, yeni pompa sistemleriyle yakıt tüketiminin azalacağını, aynı zamanda azalan yakıt tüketimin yanında yakılan yakıtın daha verimli kullanılacağına dikkat çekti.
Dizel motor kullanıcılarının en büyük şikayetlerin gürültü, ve ivmelenme olduğuna dikkat çeken Akın, yeni dizel motor pompa sistemleri ile motorların daha sessiz, konforlu ve hızlı olduğunun altını çizdi. Yeni pompa sistemlerinin dizel araç sürücülerini daha memnun edeceğine dikkat çekti.
Bu bilgiyi verdim, çünkü buna rağmen artık İzmir Büyükşehir Belediyesi toplu ulaşımda Paris Belediyesi gibi elektrikli araca geçiyor.
Yani mazotlu araçtan elektrikli araca geçiliyor.
*- İzmir Avrupa’nın merkezi idi
Şimdi size dün belirttiğim gibi Levanten ve Avrupa Birliği’nin İzmir’de nasıl yaşama geçirildiğini özetle anlatmaya çalışayım.
Rumca mezarlık kayıtlarından Dr. Rinaldo Marmara’nın çıkardığı doktora tezine, yani akademik çalışmanın sonucunu açıklayayım:
Bu çalışmanın Vatikan’ın gizli arşivlerinde ve eski Kiliselerin kayıtlarından yapıldığını da belirteyim.
İlk Levantenler Venedikliler...
Denizci olan Venedikliler ama korsanlık ama ticaret için denize açılıp İzmir ve İstanbul’a kadar gelmişler.
Hatta İzmir’in güvercinleri de onların gemileri ile o zamanlar daha adı bile olmayan İtalya’ya gitmişler. O İzmir güvercinlerinin torunlarını ve Hisar camisinin benzeri kiliseleri görmeniz de mümkün.
Doğu, yani İzmir ve İzmir sayesinde Anadolu ile yaptıkları ticaret sonucu o kadar mutlu oluyorlarmış ki, dönüşte neredeyse şarap fıçılarının içine düşecek kadar küfelik oluyorlarmış.
Bu arada belirteyim, çok eski yıllarda Rum meyhanelerinde kendini göremeyecek, bilemeyecek kadar sarhoş çıkanlar, kapılarda bekleyen adamlar tarafından küfelere konularak evlerine kadar taşındıkları götürüldükleri için kendini bilemeyecek kadar alkollü olanlara ‘küfelik’ denilmeye başlanmış.
İşte küfelik olan bu Venedikliler evlerini rahatça bulmaları için her birinin evi değişik renklere boyanmış. Hala bu evler özelliklerini koruyor.
Düşmandan korunmak için bataklıkta (denizin içinde) yapılan bu evler şimdi turistik amaçla kullanılıyor.
Hepsinin iskelesi daha doğrusu ipten basamaklı merdivenleri bulunuyor. Yani bu ip merdiven olmadan da bu evlere girmeniz imkansızdı.
Denize açılan Venedikli kale gibi düşündüğü bu evlerinde ailesinin güvende olduğunu düşünüyordu.
Bu konuyu en iyi bilenlerden biri de yine İzmirli turizmci Baydu Oral’dır...
Rehber Baydu Oral eğitim ve öğrenimini İtalya’da yaptığı için tarihine ve kentlerin özelliklerine de vakıftır.
*- Şehirler ön plandaydı
İşte gerek şehirlerarasındaki rekabet, gerekse açlıktan işsizlikten kurtulmak için yeni ülkeler bulmak için denize açılan Venediklilerin bir kısmı İzmir’e yerleşmiş...
Onlara diğer şehirler, yani Fransızlar, Rumlar, Ermeniler, Yahudiler, İngilizler, Polonyalılar takip etmişler.
Frank Mahallesi yani Alsancak, Bornova ve Buca’ya yerleşmişler.
Şatoların örneği villalar kurmuşlar.
Bornova’da her birinin ayrı özelliği olan bu Levanten köşklerinin de hikayeleri bulunuyor.
Bunları da en iyi bilenlerden biri Kimya Yüksek Mühendisi Dr. Gülnihal Yelken ile İktisatçı Hasan Arıkan...
*- Fatih sayesinde
Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u Fethi ile ülkemize, başta İzmir olmak üzere yerleşen ve Levanten adını verdiğimiz bu kişilere büyük imkanlar tanındı.
Kapitülasyonlar ile keyifleri daha da büyüdü.
Avrupa’da o zamanlar açlık ve sıkıntı hakim idi.
Anadolu’ya gelen ve yerleşenler ise çok mutlu bir azınlık olmuşlardı.
Üstelik Türk yani Osmanlı tabiyetine geçmek ise bir ayrıcalıktı.
O zamanki Türk yöneticiler baktılar Avrupa’dan akın akın insanlar Anadolu’ya geliyor, konsolosluklara şart koştular, ‘En fazla 5 ailenin kilise vaftizini kabul ediyoruz!’ diye...
Bu schengen vizesi gibi değerliydi...
Para ile satılmaya başlandı...
Neredeyse her kente bir kilise ile konsolosluk açılmaya başlandı.
Çeşitli kavimlerin ya da çeşitli Avrupa ülkesi insanları için Osmanlı toprakları, daha doğrusu İzmir ve sahil kentleri bulunmaz nimet gibi görülüyordu.
1839’dan sonra yoğunluk arttı.
Düşünün askerlik yok, vergi yok, ticaret serbest, hiç kimse birbirinin diline, dinine, yaşayış tarzına karışmıyor, dostluk ve barış içinde, mutlu şekilde yaşıyor.
Tam bir Avrupa birliği sağlanmıştı...
Yani şu anda bizi almadıkları Avrupa Birliğini biz sağlamıştık.
Fatih’in ‘Rumca Fermanı’ ile başlayan Avrupalılar için bu büyük güzellik, 1535 yılındaki Kapitilasyon sayesinde doruk noktasına ulaştı.
Ancak bir yılda Osmanlı tabiyetine geçme de 10 yıla çıkarıldı.
Yani bir yıldan fazla Türkiye’de kalamıyorlar bu yüzden adalara kaçıyorlar tekrar geri dönüyorlardı, bir ara...
1822 de altın devir devam ediyordu.
Katolikler din hükmi şahsiyetinde çalıştıkları yani Papa, devletin içinde olmadığı için kendilerine tanınan haklardan yararlanmayı bilmişlerdi.
Zaten şu anda da sayıları iyice azalan Levantenler de hiçbir zaman Türkiye’ye hainlik etmemişler, her zaman övünerek ‘Biz Türk vatandaşıyız’ diyorlar...
Nedense Avrupa’daki ataları onları resmen olmasa da hala dışlıyorlar.
Sanıyorum bu konuya arada yine girecek, bilinmeyenleri, perde arkasını anlatmaya arada çalışacağım.
***-
GÜNCEL
Mıknatıs Bornova’da
Düzenlediği kültürel aktivitelerle vatandaşların keyifli zaman geçirmesini sağlayan Bornova Belediyesi, komedi sanatçısı Umut Oğuz’u ağırlıyor. Bornovalı Sanatçı, tek kişilik ‘Mıknatıs’ adlı oyunu ile 25 Kasım saat 20:00’de Büyükpark içindeki Nikah Salonu’nda hayranlarıyla buluşacak.
*-Opera gecesi
Gerçekleştirdiği tiyatro, söyleşi, konser ve etkinliklerle açıldığı günden bu yana Bergamalıların cazibe merkezi olan Bergama Kültür Merkezi İzmir Devlet Opera ve Balesi’ni Bergamalılarla buluşturdu.
Türk operasının gelişmesinde büyük katkıları olan, İstanbul ve Ankara Operası'nın kurucusu Aydın Gün anısına verilen konserde Türk müziğinin birbirinden güzel eserleri seslendirildi.
*- Deniz Öyküleri Ödülü’nün kazananları belli oldu…
Foça Belediyesi Tarık Dursun K. Deniz Öyküleri Ödülü’nde;
Birinciliğe: Samet Karadeniz, ‘Miçoz Tapası’ adlı öyküsüyle;
İkinciliğe: Sibel Gögen, ‘İskele Alabanda’ adlı öyküsüyle,
Üçüncülüğe: Merve Aksoy, ‘Bir Hayalden Geriye Kalan’ adlı öyküsüyle değer görüldü.
Dereceye giren bu öykülerle birlikte yayımlanacak kitapta; Fatih Yiğitler, Umut Devrim Eryorar, Gökben Derviş, Emine Özgenç, M. Suat Gülşen, Emre Coşkun, Birol Keskin ve Furkan Yılmaz'ın öykülerinin de yer almasına karar verildi.
***-
GICIK
*- Benden duymuş olma ama; Hani senin yanında, hep başkasının dedikodusunu yapan var ya, emin ol, başkasının yanında da hep senin dedikodunu yapıyordur. Demedi deme!
*- Çirkin hayat yoktur, o hayatı çirkinleştiren insanlar vardır. Kimi hırsından, kimi kompleksinden, kimi cahilliğinden yapar bunu...
*- Sıkıntı yapmayın, anlaşılmayan ruhlara ‘deli’ demek adettir.
*- Kimseyi kırmamak için verdiğin onca mücadeleden sonra bile, hala vefasızlık ve nankörlük görüyorsan yanlış insanlara değer veriyorsun demektir. Unutma, fazla değer başını öne eğer.
*- Bu yalan dünyanın dikenleri batsa da canına, aldırma, sabret! Sabrın sonu selamettir.
*- Vaktinden önce anlamanın şaşkınlığı mı, vaktinde anlamanın sevinci mi, ya da biraz geç kalmanın o gereksiz tedirginliği mi? Hangisi? Ama belli ki sonundayız her şeyin, en sonunda!...
*- Acı duyuyorsan canlısın! Başkalarının acısını duyabiliyorsan insansın!
*- Kapılarını kilitlemelerini gerektirecek bir şeyleri olmayanlar ne kadar mutludurlar değil mi?
*- Gönlü geniş insanları seviyorum. Vefakar insanları, kusur kapatanları, açık aramayanları, kendi gibi davrananları, başkası olmayanları seviyorum.
*- İyilikten anlamak zeka gerektirir.
*- Kendi kendime konuşurken çok mutlu oluyorum. Sözümü kesen yok, araya giren yok, cevapları da ben seçiyorum. Oohhh ne güzel!
*- Fırtınanın şiddeti ne olursa olsun, martı sevdiği denizden asla vazgeçmez.
*- İyi bir dost antika eser gibidir. Yıllar geçtikçe kıymetlenir. Bu yüzden iyi muhafaza etmek gerekir. Hele bir de kırmaz, satmazsanız!..
*- Huzura kavuşmak istiyorsan, huzurunu bozanlardan uzaklaş!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.