HATIRLAYAN ÇIKMADI...
Yaşar Eyice / Yeni Vizyon Gazetesi
Boşuna bekledim...
5 Ekim ise, Birleşmiş Milletlerin Eğitim Bilim ve Kültür Örgütü olan (UNESCO) tarafından 1994 yılında kabul edilmiş ve günümüze kadar, ‘Dünya Öğretmenler Günü’ olarak kutlanıyor.
Şu ana kadar bekledim, ‘Acaba öğretmenlerimizi hatırlayan olacak mı?’ diye!
Herkes kendi derdinde olduğu için sadece Ödemiş’ten bir ses geldi...
Binlerce öğretmen yıllardır atamayı beklerken her halde daha fazlasını biz de bekleyemezdik.
Toplumların gelişmesine en büyük katkıyı sağlayan öğretmenler bizler için çok değerlidir.
Öğretmenlerimizin yetiştireceği çocuklar, ülkemizin geleceğini şekillendiren, yön veren kişiler olacaktır.
Büyük bir özveri ve çaba ile çocuklarımızın eğitimine özen gösteren, onurlu bir mesleği yürüten tüm öğretmenlerimizin 5 Ekim Dünya Öğretmenler gününü ben de kutluyorum.
*- Geçiştirmemek lazım
Neredeyse her gün bir şeyleri kutluyoruz.
Bu kutlamaların, hatırlamaların hepsi birbirinden güzel ve değerli
Hafta başı, hukuk devriminin ve laik hukukun simgesi olan Medeni Kanunun TBMM’de kabul edilerek yürürlüğe girmesinin 90. yıl dönümü idi.
Çağdaş, uygar yaşam biçiminin hayata geçmesini hedefleyen cumhuriyet devrimlerinden biri olan Medeni Kanunun kabulü ile birlikte; Toplumda kadın ve erkek arasında sosyal ve ekonomik eşitlik sağlamak amacı ile resmi nikâh ve tek eşle evlenme zorunluluğu, mirastan kadının ve erkeğin eşit pay alma hakkı, kadınlarında boşanmayı talep edebilmeleri hedeflenerek ailenin kuruluşu ve işleyişi, çağdaş kural ve kanunlara bağlanmak hedeflendi.
20.yüzyılın en büyük hukuk devrimini olan Medeni Kanuna karşın, bu yasaların oluşturduğu hukuk sistemi ve toplumsal düzen bazı çevrelerce maalesef kabul edilmek istenmemekte, özümsenememekte.
İmam nikahının adeta teşvik edildiği, özellikle kız çocuklarının hayatlarını, geleceklerini ellerinden alan çocuk yaşta evliliklerin gelenek ve görenekler kisvesinde olağan gösterilmeye çalışıldığı, kadına yönelik şiddetin görmezden gelinerek onaylandığı, hatta teşvik edildiği, kadınları ve kız çocuklarını birey olarak görmeyen, bu sömürü sistemi karşısında İzmir Barosu Kadın Hakları Danışma ve Hukuk Araştırmaları Merkezi haklarımızı ve yaşamlarımızı borçlu olduğumuz Cumhuriyet Devrimlerine ilk günkü gibi sahip çıktığımızı, haklarımızı yok saymak isteyen tüm sistemlere karşı mücadeleye devam edeceğimizi kamuoyunun bilgisine sundu.
*- Unutmamak lazım
Bu arada bir hatırlatma yapmak istiyorum:
Özellikle iç güvenlik yasa tasarıları mecliste görüşülürken, İzmir’de 79 baro ve Barolar Birliği Başkanı, ‘Türkiye Adaletini Arıyor” mitingini 11 Nisan 2015 günü gerçekleştirdi.
İzmir’de yaklaşık 20 bin kişinin katılımıyla 79 Baro Başkanı ve Barolar Birliği Başkanıyla birlikte Cumhuriyet Meydanı’ndan Gündoğdu Meydanı’na yürüdü.
Amaç belli:
Torba yasalarla ülkenin yönetilmemesi, ülkenin demokratik yasalar çıkarılmak demokrasinin tam bir şekilde işletilerek muhalefetiyle sivil toplum örgütleriyle hukukun üstünlüğünü yargı bağımsızlığının sağlanması, idi.
Hepimiz ne istiyoruz;Özellikle yargılamayı yürüten savcıların, hakimlerin ve güvenlik görevlilerin gerekli hassasiyeti göstermeleri. Kötü davranışlarda bulunulmaması, hukuksuzluk yapılmaması, masum insanların bir hiç uğruna cezaevlerinde yatmaması...
Eğer bir hukukçu gerçekten hukukçuysa orada hukukun üstünlüğünü ve yargı bağımsızlığını bizim gibi savunması gerekir...
Hakkında deliliniz yoksa ceza hukukunun evrensel ilkesidir, ‘şüpheden sanık yararlanır!’ ilkesi vardır.
Eğer bir kişiyi mahkûm edecek elinizde yeterince delil yoksa o kişi suçsuzdur.
*- Haklarımızı aramalıyız
Hukukçulara ve Baro’ya göre; bugün birçok insan hakkını arayamıyor.
Mevcut yasalarımızın hâkim ve savcılar tarafından hiçbir baskı altında özgür iradelerini sakatlamayacak şekilde karar vermeleri gerekir.
Yani mevcut hakim ve savcıların hakimlik ve savcılık teminatları Anayasa’nın 139-140. Maddesindeki hakim ve savcılara verilen o teminatın, Anayasanın tam olarak uygulanması halinde hakimler ve savcıların özgür ve bağımsız olarak kara vermeleri sağlanmalıdır.
Hakim ve savcıların mevcut delillere göre serbest bıraktığı bir kişi hakkında kimse aklında kuşku duymamalıdır.
Ne siyasinin ne de sokaktaki vatandaşın.
Bu kişi serbest kalıyorsa ‘hakkında yeterince suç deliline rastlanmamıştır’ ibaresi herkesin kafasında yer almalıdır.
Yasalar önünde herkes eşit olmak zorunda. Hukukun üstünlüğünün amacı budur zaten.
En güçlü kişiyle en güçsüz kişi yasalar önünde eşit olmalıdır.
Bunun sağlanması gerekir.
*- söyleniyor ama...
İzmir Barosu basın özgürlüğüne son derece önem veriyor.
Basın konseyinin üst kurul üyesiyiz o konuda da Basın Konseyi’yle ve İzmir Gazeteciler Cemiyeti’yle ortak açıklamaları oldu.
‘Biz basın hürriyetine önem veriyoruz.
İletişim çağındayız, iletişim özgürlüğüne önem veriyoruz.
Bu konuda da herhangi bir haksızlık olduğunda İzmir Barosu olarak yanınızda olduğumuzu ifade etmek istiyorum.’ diyorlar.
*- Söz veriyoruz ama...
Çocuk ölümlerine, cinsel istismarına, çocuk gelinlere, çocuk işçiliğine ve çocukların her türlü sömürüsüne karşı mücadeleye devam edeceğimize dair söz verdiğimizi biliyorsunuz.
Çocukların şen olduğu günlerin özlemini de birlikte çekiyoruz.
Tüm dünyanın çocuklara verdiği önemi göstermek için her yıl ekim ayının ilk pazartesi günü ‘Dünya Çocuk Günü’ olarak kutlanıyor.
1923 yılında kırk ülkenin temsilcilerinin İsviçre’nin Cenevre kentinde Uluslararası Çocukları Koruma Birliği’ni oluşturmaları ve ardından UNICEF’ e dönüşmesi ile Birleşmiş Milletler Örgütü 1954 yılında Ekim ayının ilk pazartesi gününü ‘Dünya Çocuk Günü’ olarak ilan etti.
*- İç açıcı değil!
Her ne kadar çocuklara verilen önemin göstergesi olarak ilan edilmiş bir gün olsa da Türkiye’nin ve Dünya’nın içinde bulunduğu durum hiç de iç açıcı değil.
Dünyada ve ülkemizde maalesef hızla artan ve halen devam eden sömürüye dayanan sistem nedeniyle çocukların istismarı artık her güne yayılan haberler olarak karşımıza çıkıyor.
Bebek yaştaki çocuklara dahi tecavüzler, sokağa terk edilen ,suç çetelerine alet edilmiş, her türlü sömürüye karşı savunmasız çocuklar, ailelerin ekonomik sıkıntıları ve çeşitli nedenlerle emanet edilen kurumlarda karşılaşılan şiddet artık sıklıkla basında haber oluyor.
Ülkemizi de yakından ilgilendiren ve dünya genelinde sürüp gelen ve hükümetlerin güç gösterileri sonucu oluşan savaşlar nedeniyle her gün yüzlerce çocuk ölmekte, sakat kalmakta, ailelerinden koparılıyor.
Mülteci durumuna düşen çocuklar dünyanın bilmedikleri yerlerine savrulmuşlar hatta ellerine silah verilip savaşa sürükleniyor.
*- Çözüm getirilemedi...
Kötü koşullarda, sağlıksız, aç, susuz, eğitimsiz yetişen, ekonomik yönden sömürülen, eğitimine devam edemeyen, çalıştırılmaması gereken yaşta çocuklar için ciddi çözümler getirilemedi.
Halen de bu durumdaki çocukların sayısı hızla artıyor.
Sivil toplum kuruluşlarının, uluslararası kuruluşların verdiği çabalar da yetersiz kalıyor.
Daha fazla çaba, daha fazla emek hükümetler boyutunda tüm insanlığın görevi olmalı.
Ülkemizde de anayasal çerçevede korunan çocuklar için öncelikle bilinçli ve eğitimli aile ortamlarında eğitimlerinin, sağlık koşullarının, cinsel ve ekonomik sömürülerden uzak koşulların sağlanacağı yasal düzenlemelere ve çalışmalara acil ihtiyaç var.
Geleceğimizin teminatı yarınlarımız, umutlarımız çocuklar....
Yaşanabilir barışçıl yarınlar bizim görevimiz, onların hakkı. Din, dil, ırk, renk ayrımı yapmaksızın hiç bir çocuk acıyı, kederi, ölümü değil mutlu olmayı, en güzel yaşlarını nitelikli yaşamayı hak ediyor.
*- İçi boş kutlamalar!
4 Ekim Salı ise; Dünya Hayvanları Koruma Federasyonu tarafından 1931 yılında ilan edildiği üzere Hayvanları Koruma Günü idi.
Bir süredir ülkemizde de etkinlikler yapılan bu özel gün ve devamını takip eden hafta, amacının dışına çıkmış, içi boş ve gerçeklerden uzak bir kutlamaya dönüştü.
Esasen yapılması gereken kutlama değil yapıla gelen zulme karşı kınamadır; bugün hala sergilenmek üzere vatanlarından, doğalarından ve ailelerinden koparılan yavru/genç hayvanlar bizlerin göz zevkine sunulmak üzere kafeslerine mahkûmlar.
Bunun yanı sıra birlikte yaşadığımız sokakta barınmaya zorlanan kedi ve köpeklerin keyif için vurulmasına, bıçaklanılmasına mevzuat ve yaptırım eksikliği nedeniyle sadece seyirci olabiliyoruz.
Tüm gücü elinde bulundurmasına rağmen TBMM Hayvan Hakları’nda iyileştirme yapmak yerine, dili olmayanların sessiz çığlığına sırtını dönmeyi tercih ediyor.
*- Protesto edebiliyor muyuz?
Hayvanlar üzerinde deney yapan markaları tercih edilmemesi, sirk ve hayvanat bahçelerine gidilmemesi, sokakta yaşayan canlılara zarar verilmemesi ve zarar verenlere tepki gösterilmesi yapılabilecek en kolay ve en etkili davranışlar.
İyi olmak yetmez, iyinin konuşması gerekir.
Duyarlı vatandaşların varlık göstermesi, tepki vermesi gerekir.
Bu dünya kötülerin çok olmasından değil; iyilerin sessizliğinden ötürü, insan dahil her türden canlı için cehenneme dönüyor.
Dünyanın sahibi değil bir parçasıyız ve içinde bir bütün olarak yaşadığımız ekosisteme ve dünyaya saygı duyup onu korumalıyız.
Dileğimiz; bir gün tüm kafesler boşalması...
*- Ortak projeler geliştirilmeli
5199 Sayılı Hayvan hakları koruma kanununun günümüz gelişen koşullarına ve yeniliklere göre yer yer eksik kaldığını belirten
Sevimli dostlarımızın korunması ve haklarının yararına taleplerde bulunmalıyız.
Bundan sonraki çalışmalarda ortaklaşa gerçekleştirilecek projeler ile bir
*- Duyarlılık arttı
Ülke genelinde bir yılın değerlendirmesini hayvan hakları açısından yaptığımızda kamuoyunun ve basının artan duyarlılığını fark ediyoruz. Buna karşın ne yazık ki sahipsiz hayvanların hatta sahipli hayvanların bile halen acı çektiğini görmek de üzücü oluyor.
Ve her olayın ardından söylenen sözler, yapılan uyarılar, beklenen yasal düzenlemeler.
Yıkılamayan ön yargılar, ulaşılamayan yetkililer, taşlaşmış kalplere işlemeyen sevgiler… İyi gelişmeler de oluyor elbette. Bıkmadan usanmadan verilen bireysel ve bölgesel mücadelelerin sonucunu almak da mümkün oluyor bazen.
Veteriner H.Gökhan Özdemir’in belirttiği gibi, hayvan haklarının, refahının, yaşam hakkının, hayvan sağlığının yaşanabilir bir dünya için vazgeçilmez olduğunu biliyoruz.
Hayvan sağlığı, refahı ve hakları için her şeye rağmen emek harcayanlara teşekkür borçluyuz.
*****
GÜNCEL BİLGİLER- GÜNDEM
*- Konusu belli değil!
6 ekim 2016, Perşembe günü saat 11.00’de İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ve Karşıyaka Belediye Başkanı Hüseyin Mutlu Akpınar'ın katılımıyla, Çetin Emeç Toplantı Salonu’nda bir basın toplantısı düzenlenecek. Konu için herhangi bir açıklamada bulunulmadı.
*- Türkmenköy Konağı’nın temeli atıldı
İzmir’in vergi, ihracat ve yatırım rekortmeni Torbalı, şehircilik projelerinde de adından söz ettiriyor.
Çok amaçlı Türkmenköy Konağının temel atma töreninde konuşan Belediye Başkanı Adnan Yaşar Görmez ‘Torbalı ‘da yatırım rüzgârı dört koldan devam ediyor, belediye, merkezi hükümet, özel sektör ilçemizi bölgenin merkezi haline getiriyor’ dedi.
*- Aile Üniversitesi başlıyor
Karşıyaka Belediyesi, EGİKAD ve Dokuz Eylül Üniversitesi Aile Araştırmaları ve Uygulama Merkezi işbirliği ile hayata geçirilen Aile Üniversitesi'nin açılışı06 Ekim Perşembe günü, saat 17:00 da Bostanlı Açık Hava Tiyatrosu yanında yer alan Bostanlı Güzel Sanatlar Parkı'nda yapılacak.
*- Ege’de Anadolu Dans Mirası
Ege Üniversitesi Etnografya Müzesi’nde 11 Ekim 2016 tarihinde saat 18.00 de ‘Anadolu Dans Mirası’ fotoğraf sergisi açılışı ve “Ali Ufki Bey ve 17. Yüzyıl Türk Musikisi Örnekleri” adlı müzik sunumu gerçekleştirilecek.
Fotoğraf Sanatçısı Metin Yağcı’nın eserlerinden oluşacak olan ‘Anadolu Dans Mirası’ fotoğraf sergisi Ege Üniversitesi Etnografya Müzesi’nde 3 Aralık 2016 tarihine kadar ziyaret edilebilecek.
*- TAGEM’den destekleyici proje
İzmir’de ‘Bazı Tarımsal Yan Ürünlerden Doğal Antioksidan , Renklendirici Eldesi ve Gıdalarda Kullanımı’ konulu proje tanıtılacak
Projenin tanıtımı 12 Ekim 2016 tarihinde Bornova Belediyesi Nikah Salonu’nda gerçekleşecek.
Bornova Belediye Başkanı Olgun Atilla, TAGEM Genel Müdür Yardımcısı Dr. Necati Tulgar’ın açılış konuşmalarını yapacağı etkinlik, Proje Yürütücüsü Prof. Dr. Fikret Pazır ve Prof. Dr. Gülden Ova’nın sunumlarıyla devam edecek.
*- Medya, Etik ve Sorumlu Gazetecilik’ Projesi
Avrupa Birliği ve Türkiye Cumhuriyeti’nin finanse ettiği ‘Medya, Etik ve Sorumlu Gazetecilik’ Hibe Programı çerçevesinde, Basın Konseyi’nce yürütülen Proje gerçekleştirilecek.
Medya, Etik ve Sorumlu Gazetecilik Projesi Ders Programı 7 Ekim 2016 Cuma günü saat 15.00’deİletişim Fakültesi Konferans Salonu’nda başlayacak.
Eğitim kapsamında Gazeteci Doğan Satmış ‘Haberde Gerçek Ne ve Ombudsmanlık’, Gazeteci Mesude Erşan ise ‘Sağlık Haberciliği’ konularında seminer verecek.
*- İZBAN yaya alt geçidi 7 Ekim’de açılıyor…
İZBAN Hattının Kapalı Pazaryeri Kavşağında Bulunan ve Tepeköy ile Muratbey Mahallelerini birbirine bağlayan Altgeçit 7 Ekim Cuma günü törenle açılıyor.
Tamamlanan Kapalı Pazaryeri yanındaki hemzemin geçit, aynı zamanda başta Torbalı Belediye binası olmak üzere şehir merkeziyle yaya ulaşımının sağlandığı en önemli kavşak ve iki yakanın birleştiği bağlantı yeri olarak kabul ediliyor.
*****
GICIK
*- Kabirdeki sorgudan, Mahşerdeki sırattan, Cehennemdeki azaptan, dünyadaki yalandan, kulundaki iftiradan Rabbim bizleri koru!
*-Zannetmeden önce öğren, yargılamadan önce anla, yaralamadan önce hisset, konuşmadan önce düşün.
*- Ya kimsede olmasın şu ‘para!’ denen illet, ya da paylaşmayı öğrensin şu paralı millet!
*- İnsanlar ikiye ayrılır: Tanıdıkça büyüyenler, tanıdıkça küçülenler...
*- 3 kuruşluk insana 5 kuruşluk değer verirsen, kalan iki kuruşa seni satar.
*- Çalışan hata, çalışmayan ise dedikodu yapar.
*- Dostlar okyanusun dibinde midyenin içindeki inciye benzer, az bulundukları için çok değerlidir.
*-Öyle bir an gelir ki, bazı yolların dönüşü, bazı hataların özrü ve bazı insanların da anlamı olmaz.
*- Nasıl yaşarsan yaşa, temiz yaşa. Dilin temiz, elin temiz ve yüreğin de temiz olsun.
*- Hayvanları sevmek insanın karakteri ile yakından ilgilidir. Rahatlıkla iddia edebiliriz ki, hayvanlara kötü davranan bir insan, iyi bir insan olamaz.
*- Sevilmek istiyorsan önce sevilmeyi bileceksin...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.