BOŞA GİDEN PARALAR KİMİN?
Yaşar Eyice / Yeni Vizyon Gazetesi
Uşak mı ‘Uşşak!’ mı?
Herhalde ben de ‘Biz adam olmayız!’ sözüne inanacağım...
Daha doğrusu son yaşadıklarım beni buna iyice inandırmaya başladı.
Her kes kendine göre bir ‘dayı’ bulmuş durumda...
Bu ‘dayı’ sözcüğü de genelde İzmir ve Ege’de kullanır.
Başka kentlerde, örneğin Karadeniz’de ‘Uşşak!’ ya da Erzurum’da ‘Dadaş’ gibi sözcükler bunun yerini almıştır.
Her kentin de kendine özgün sözcükleri vardır.
Bunları özellikle maçlarda duyuyoruz.
*- Kimin uşakları?
Ege’de ‘Uşak’ ilimiz var...
Uşak halkı daha doğrusu yerlisi bu ‘Uşak’ sözcüğünden rahatsız....
‘Biz sadece Türk Devleti’nin uşağıyız!’ diyorlar...
Aslında ‘Uşak’ın gerçek adı, ‘Uşşak!’
Yani tek değil iki tane ‘Ş’ harfi yan yana...
Hatta bir Uşak milletvekili Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne önerge vermiş ve ‘Uşşak!’ adının kullanılmasını istemişti.
Ne oldu?
Haberiniz var mı?
Belki bir iki kişi çıkar, ‘Gerçekten ne oldu?’ diyebilir...
TBMM’de, bir bakıyorsunuz parmaklar kalkıyor ve belki hiç kimseyi ilgilendirmeyen bir konuda ‘kabul oyu’ kullanılıyor...
Aslında küçük ama çok önemli bir konu...
Hatta İstiklal Savaşı’nı düşünürsek ‘Kahraman Uşşak’ bile demeliyiz bu Aşigolara...
Uşak’tan bir yasa teklifi daha gelmişti...
Bana göre de çok önemli..b
Bütün bilgisayarlar ve klavyeler Türkçe yeni ‘F’ olmalıdır...
Çünkü bizim dil bilimciler uzun araştırmalar sonucu, Türkçeye ve Türklere en uygun olanını ‘F’ klavyeyi bulmuşlardı...
Şimdi uzun uzun anlatmak istemiyorum....
Nedense şimdi biz yine yabancıların klavyelerini kullanmak zorunda bırakılıyoruz.
Çünkü piyasada Türk Klavyesi ile satışa sunulan hiçbir cihaz bulunmuyor..
Bu da yasa ile mecbur edilmeli...
Araştırmadım, belki de yasa da var...
Ama takan var mı?
Türk dili gibi Türk klavyesi de belki de bilinçli bir şekilde ‘hiç’ ediliyor.
Bize açıkça argo ya da kaba tabiriyle ‘yersen!’ diyorlar...
‘Yersen!’ dedikleri olayları günlük yaşamda da görüyoruz...
*- Trilyon artı trilyon!
Yazımın başında, ‘Dayısı var!’ dedim ya, küçük bir örneğini vereyim...
Şimdi Bornova Küçük Park’ta yani benim oturduğum semtte trilyonluk artı trilyonluk bir çalışma var...
Müteahhit in dayıları ya da arkası olmalı ki, çalışması hiç kontrol edilmiyor...
Söylenene göre İzmir Büyükşehir Belediyesi’nden güzel işler alıyor...
Ben de sanki korunmaya ihtiyaçları var gibi ‘İhale ile alıyor!’ diyorum...
Bana soruyorlar, ‘İhale şartlarını biliyor musun?’ diye...
Nereden bileceğim...
Ama bildiğim ve duyduğum Alsancak’ta yüzlerce kişinin aylarca şikâyetine neden olan ‘Güzelleştirme ve yenileme’ ihalesini de bunlar almış...
Bunlar kim?
İşte yine aynı noktaya geliyoruz:
Bilmiyorum...
*- Spor güzel ama böylesi değil!
Boyacı Göçmen Celal Usta ile konuştum:
‘Zıplaya atlaya işe gidiyoruz, her yeri kazmışlar!’ diyor...
Kazmışlar...
Kazmışlar...
Yine kazmışlar....
Şimdi adını sadece benim gibi birkaç kişinin bildiği ‘Tülay Aktaş Sevgi Yoluna’ beton döküyorlardı...
İnanın bir yetkili yok...
Ve de gözle görülür şekilde yolun soluna eğim vermişler...
Çalışan işçiler ya farkında değiller ya da boş vermişler...
‘Gözlerimi kaparım vazifemi yaparım!’ diyorlar...
İnancım böyle...
Başlarında nasıl bir şantiye şefi, bir mühendis ne bileyim bir teknik adam olmaz...
Belki de kağıt üzerinde vardır...
Ama biz aradık, soruşturduk, ‘Bakın en ufak bir yağmurda bu mekânların hepsi sular altında kalacak!’ diye uyarmak istedik.
Yok... yok... Yok!
*- Harcanan bizim paramız...
Yıllar önce benzer bir uyarıyı Halkapınar Paralı Köprü’nün orada yapmıştık...
Nuralp Kauçuk Fabrikası vardı...
Şimdi orada deniz doldurulduğu için bir akaryakıt istasyonu ile Büyükşehir’in Hizmet binalarından biri var...
Çalışma yapılırken, kış aylarında bu caddenin sular içinde kaldığını bırakın yayaları araçların bile geçemeyerek kaldığını bir iki künk boru ile suyun yandaki dereye akıtılması gerektiğini anlatmıştık...
Çünkü okulumuza her gün buradan Bornova Belediyesi’nin ‘şaşson’ marka iki otobüsü ile krasör atelyesinde kasası yapılan Büssing Marka iki otobüsle gidiyorduk. Kamyondan bozma Büssing Otobüsler yüksek olduğu için geçebiliyordu.
Taksiler ve dolmuşların içine ise su doluyordu...
Artık gerisin siz hesap edin...
İşçiler ‘Biz anlamayız!’ demişlerdi...
Sonuçta sorun devam etti...
Yeniden ihale açıldı ve inanın o günkü para ile 100 liraya çıkacak çalışma için yine o günkü para ile 1 trilyon lira harcandı...
Kayıtlarda vardır...
Bu para İzmirlinin cebinden çıktı...
Birileri yolu yaparken yolunu buldu...
Daha çok örnek var...
*- Kim haklı?
Benim anlamadığım İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu konuşmalarında zaman zaman ‘ŞU kadar çalışanımız var!’ diyor...
Peki bunların içinde bu çalışmaları takip edecek hiç mi teknik adam yok!
Belediyenin önünde rekor sayıda anaç var...
Maşallah gece gündüz, yaz kış sürekli çalışıyor....
Yazın klimaları kışın kaloriferleri de eksiksiz hizmet veriyor..
Daha ne diyeyim?
Ama şimdi onlar da haklı...
Diyecekleri belli; ‘Hangi birine yetişeceğiz?’
*- Yalnız ben değil!
Bence bunu teknik adamlar değil de mekan sahipler düşünsün, bana ne?
Yetkili ararken bir vatandaş yanıma geldi...
‘Olur mu?’ dedi...
Şaşırdım...
162 sokak, Mahfel denilen noktadan başlıyor, aşağılara kadar, yani ‘Sevgi Yolu’na kadar uzanıyor...
Uzun yolun orta kısmında, Küçük Park denilen alana yakın kısımda bir fırın var...
İşte orada yol sapan gibi ikiye ayrılıyor...
İşte bu sapanın sağ tarafı kapatılmış...
İyice daraltılan, ancak ve zorlukla bir araç geçecek şekilde bırakılan yolun sağ tarafı kapatılmış...
*- Beni kim sandı?
Vatandaş bana soruyor, ‘Bu nasıl olur, hastalık var sağlık var!’
Sonra devam ediyor:
‘Ambulans buraya nasıl girecek?’
İyice sinirlenmiş belli!
Devam ediyor:
‘Ya yangın çıkarsa, itfaiye nasıl gelecek?
‘Burada binlerce öğrenci var, zaman zaman fikir ayrılığı nedeniyle arbede çıkıyor, polis nasıl müdahale edecek?’
‘Proje böyle imiş!’ dedim...
‘Değiştirin efendim!’ demez mi?
Meğer beni yetkili sanmış, bana sıkıntısını anlatıyormuş...
‘Ben de yetkili arıyorum!’ dedim...
Yok...
Bu arada biri söze karıştı:
‘Müteahhit aldığı paraları sayıyormuş!’
Sinirlerimiz boşaldı, gülmeye başladık...
*- Korktuğumuz başımıza gelmesin...
Geçenlerde dile getirdim...
Küçük Park’ta birçok iç içe geçmiş, labirent şeklinde sokaklar var, diye...
Ve de hepsinin ağzı, yani iriş çıkışı imkansız hale getiriliyor...
İş makinaları ve blok halindeki taşlarla kapatılıyor...
Yani yangını, olaylara karşı tedbirinizi ‘dua ederek’ sağlama alıyoruz...
Yoksa yanmamız, kül olmamız, hastalanmamız, cenazemizi kaldırmamız da imkânsız gibi bir şey...
Bunları neden yazdım...
Sadece Bornova Küçükpark’ta değil...
Her zaman her yerde gördüğümüz manzaralar...
Belki halkın sesini duyan bir yetkili çıkar da kulak verir...
Başka bir şey olmaz...
Bizim ‘dayımız’ yok ki sesimizi duyacak!
*- Birkaç kez gördüm, şaşırdım...
Zaten Bir Genel Sekreter var ki, ne diyeyim?
Bulunmaz Hint Kumaşı gibi...
Ankara’dan mı gelmiş, İstanbul’dan mı getirilmiş...
Bilemiyorum...
Ama duyduğum şu;
Bu işler Ankara’da CHP Genel Merkezi’nden idare ediliyor...
Yani bazı adamlara iş bulunuyor...
Köyün imamı ya da muhtarı gibi sözleri geçiyor...
Umarım yanılıyorumdur, bunlar da söylentiden ibarettir...
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Perşembe akşamından bu yana İzmir’de...
İki gündür Belediye başkanları ile konuşuyor?
Acaba onlara ‘İşinizi takip edin, başında olun? Halktan kopmayın, vatandaşın sözlerine kulak verin!’ diyor mu?
Diyeceksiniz, dese ne olur?
Bir kulaktan girer, diğerinden çıkar...
Çok yazacaklarım, elimde biriken konular vardı...
Neyse bu günlük bu kadar...
*- Kel başa şimşir tarak!
Yazımı bitirdim ama yine de söylemek istiyorum:
Bırakın geceyi...
Gündüz vakti, öğle saati...
Yomun tam ortasına bir iş makinası bırakılmış...
‘BU neden orntada?’ diyerek sürücüsünü aradım...
İşçiler ‘Yemekte’ dediler...
Bekledim...
Gelen giden yok!
Sonunda, ‘Kaç saatte yemek yiyor!’ dedim...
Ve bir saat kadar sonra içlerinden biri, ‘aşağıda’ dedi...
Yine bulamadım...
Bu arada birkaç tanıdık çıktı...
Israrım üzerine, bir işçi geldi ve aracı çalıştırarak yolun kenarına çekti...
Artık gerisini siz düşünün?
Kimlerle muhatap oluyoruz...
Ve de yanınızdaki şoför bile kendini tanıtmıyor...
Daha çok söyleyeceğim ama bunu bazıları şöyle tarif ediyor:
‘Kel başa şimşir tarak!’
Belediyeleri bıraktım...
Bornova’da devletin temsilcisi Kaymakam yok mu?
Bunları görmüyor, dikkat çekmiyor mu?
Belki kendisini ziyaret eder, aklımdan geçen soruları kendisine iletirim!
*****
GÜNCEL
Halkın katılımı isteniyor!
‘Katılın, birlikte yönetelim’ sloganıyla 2010 yılında İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun başkanlığında kurulan İzmir Kent Konseyi, çözümde ortaklık, aktif katılım ve kentine sahip çıkma ilke hedefleri çerçevesinde günümüze değin birçok projeye ve farkındalık etkinliğine imza attı.
Şimdi ise, ‘halk meclisi’ fikrinin tohumları atılıyor.
Kenti kucaklayacak, bütünleştirecek, kent sorunlarına çözüm önerileri sunacak bu meclisin ilk adımı olan ve en üst yetkili organı Genel Kurulu 5 Kasım Cumartesi günü 10:00 – 16:30 saatleri arasında Kültürpark Gençlik Tiyatrosu’nda gerçekleştirilecek.
*- Halkla güçlenebilir...
İzmir Kent Konseyi Başkanı Çağrı Gruşç, ‘İzmir Kent Konseyi’ni Türkiye’nin yeni demokratik çehresi haline getirecek ve 4,5 Milyon İzmirlimizin katılımlarıyla güçlenecek bir halk meclisine dönüştürmek arzusu içindeyiz.
Halkımızın karar alma mekanizmasına katılmasına ve kenti birlikte yönetme anlayışına katkı sunmasına olanak tanımak istiyoruz.
Bu nedenle, İzmirli hemşehrilerimizi kentinin değerlerine sahip çıkmaya ve kenti için üretmek, kenti birlikte yönetmek için İzmir Kent Konseyi Genel Kurulu’na davet ediyorum.’ Dedi.
*****
GICIK
*- Kendine saygını yitirmene neden olacak hiçbir şey yapma.
*- Sorunun olduğunda insanlar zaman ayırıp seni dinliyorlarsa onların öğütlerini göz ardı etme.
*- Göz göre göre su birikintilerine taş atma, mutlaka üstüne sıçrar.
*- Kendinin herkesten daha önemli olduğunu unutma.
*- Sen istemediğin sürece tanrı dışında kimsenin seni üzemeyeceğini aklından çıkarma.
*- Göz yaşlarının değerini bil. Onları hak etmeyenler için harcama.
*- Sana bahsedilen zekâyı kullanmayarak tanrıya hakaret etme.
*- Senin zekâna inɑnɑn insɑnlɑrı hɑyɑl kırıklığına uğratma.
*- Alkol ɑlıncɑ kontrolünü yitirenlerle asla tartışma.
*- Dışɑrıdɑki güneşe bɑkıp gülümse ve önünde koskocɑmɑn bir gelecek olduğunu unutmɑ.
*- Dostluğunlɑ yetinmeyenler için hiç bir fedɑkârlık yɑpmɑ .
*- İnsɑnlɑrı kɑybediyorsun diye ɑğlɑyıp sızlɑmɑ, ɑmɑ kɑzɑndığın insɑnlɑrın değerini bil.
*- Aşktɑ bile mɑntığınɑ küsme.
*- Kɑlbin doğru yolu bulɑcɑk içgüdüye sɑhip değil.
*- Kimseye tɑşıyɑbileceğinden fɑzlɑ değer verip bununlɑ övünmesine fırsɑt verme.
*- Güvenmediğin kimseye ɑleyhine kullɑnılɑbilecek hiçbir koz verme.
*- İstediğini ɑlmɑk için ɑslɑ duygu sömürüsü yɑpmɑ.
*- Kendini sev.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.